Meg didn't even look at me.
- Meg bile bana bakmadı.
Every time I look at this picture, I think of my father.
- Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
Look into that, would you?
- Onun içine bak, ne dersin?
Don't worry. He may look intimidating at first glance, but he's actually a very friendly person.
- Endişelenme. İlk bakışta korkutucu gözükebilir, ama aslında çok arkadaş canlısı bir insandır.
She asked me to look after her baby in her absence.
- Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.
I'll look after the children while you go shopping.
- Sen alışverişe giderken ben çocuklara bakarım.
He looked at me and smiled.
- O bana baktı ve gülümsedi.
Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
I'll never be able to look him in the face again.
- Ben ona yüzüne karşı tekrar bakamayacağım.
Seen at a distance, the rock looked like a human face.
- Uzaktan bakıldığında, kaya, bir insan yüzü gibi görünüyordu.
Let me have a look at your video camera.
- Video kamerana bir bakayım.