Nobody else got hurt.
- Başka hiç kimse yaralanmadı.
In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us.
- Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum.
Tom isn't very different from anybody else.
- Tom başka herhangi birinden çok farklı değil.
Did Jesus walk over water and then turn it into wine? No, that's a different story!
- İsa su üzerinde mi yürüdü ve onu şaraba mı dönüştürdü? Hayır bu başka bir konu!
Show me another camera.
- Bana başka bir kamera göster.
Another ten minutes' walk brought us to the shore.
- On dakikalık bir başka yürüyüş bizi kıyıya getirdi.
Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
- Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
By other's faults wise men correct their own.
- Akıllı insanlar başkalarının hatalarıyla kendi hatalarını düzeltirler.
Now that I am a teacher, I think otherwise.
- Mademki ben bir öğretmenim, başka türlü düşünüyorum.
I could not have done otherwise.
- Başka türlü yapamazdım.
Was there anybody else besides Tom?
- Tom'un dışında başka biri var mıydı?
Was there anybody else besides Tom?
- Tom'dan başka orada kimse var mıydı?
The little girl never smiles at anyone other than Emily.
- Küçük kız, Emily'den başkasına asla gülümsemez.
Did anybody other than Jim see her?
- Jim'den başka onu gören biri var mı?
The girl did nothing but cry.
- Kız ağlamaktan başka bir şey yapmadı.
We had no choice but to leave the matter to him.
- Meseleyi ona bırakmaktan başka çaremiz yoktu.
To be happy and not ask any more questions would be best.
- Mutlu olmak ve başka soru sormamak en iyisi olur.
I won't answer any more questions right now.
- Şimdi başka sorulara cevap vermeyeceğim.
Good health is more valuable than anything else.
- İyi sağlık başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
Time is more precious than anything else.
- Zaman başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
This apartment is bigger than any other one in the building.
- Bu daire, binadaki herhangi başka birinden daha büyüktür.
What else did you find in Tom's apartment?
- Tom'un dairesinde başka ne buldun?
What else would you like to know?
- Başka ne bilmek istersin?
Tom doesn't know what else to do.
- Tom başka ne yapacağını bilmiyor.
Bear in mind that, under such circumstances, we have no alternative but to find another buyer.
- Aklınızda bulunsun, bu koşullar altında başka bir alıcı bulmaktan başka alternatifimiz yok.
They had no alternative but to retreat.
- Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.
Do you have any further questions?
- Başka sorularınız var mı?
Do you have anything further to say?
- Söyleyecek başka bir şeyin var mı?
Apart from my sister, my family doesn't watch TV.
- Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.
Apart from his parents, no one knows him very well.
- Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
Nothing could be done, except wait.
- Beklemekten başka, bir şey yapılamazdı.
Tom had no choice except to accept the consequences.
- Tom'un sonuçları kabul etmekten başka seçeneği yoktu.
Nothing but peace can save the world.
- Barıştan başka hiçbir şey dünyayı kurtaramaz.
Nothing but a miracle can save her now.
- Artık onu bir mucizeden başka hiçbir şey kurtaramaz.