Tom struggled unsuccessfully.
- Tom başarısızca mücadele etti.
Tom tried, unsuccessfully, to smile.
- Tom başarısızca gülümsemeye çabaladı.
I'm worrying about your success.
- Başarın hakkında endişeleniyorum.
Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England.
- Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.
His achievements were acknowledged.
- Onun başarıları kabul edildi.
They awarded her a gold metal for her achievement.
- Başarısı için onu altın madalyayla ödüllendirdiler.
That was our biggest accomplishment.
- O bizim en büyük başarımız.
Lindbergh's solo nonstop transatlantic flight was a remarkable accomplishment.
- Lindbergh'in tek başına sürekli transatlantik uçuşu kayda değer bir başarıydı.
The international space station is an amazing feat of engineering.
- Uluslararası uzay istasyonu inanılmaz bir mühendislik başarısıdır.
That's not an easy feat.
- Bu kolay bir başarı değil.
They celebrated his success by opening a bottle of wine.
- Onlar bir şişe şarap açarak onun başarısını kutladılar.
Every win fails eventually.
- Her kazanan sonunda başarısız olur.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
If you're trying to scare me, you're succeeding.
- Beni korkutmaya çalışıyorsan başarıyorsun.
We came very close to succeeding.
- Biz başarıya yaklaştık.
This deed became one of the most emblematic milestones of the Revolution.
- Bu başarı, devrimin en simgesel kilometre taşlarından biri oldu.
I'm sure your efforts will result in success.
- Çabalarının başarıyla sonuçlanacağından eminim.
Success in life calls for constant efforts.
- Hayatta başarı sürekli çaba gerektirir.
The show was a success.
- Gösteri bir başarıydı.
She wanted to show off her cleverness during class, but she failed.
- O ders sırasında akıllılığını göstermek istedi ama o başarısız oldu.
His last play was a big hit.
- Onun son oyunu büyük bir başarıydı.
Everybody expected the musical to be a great hit, but it was far from being a success.
- Herkes müzikalin büyük bir hit olmasını bekliyordu fakat o başarılı olmaktan çok uzaktı.