She is unable to cope with stress.
- O, gerilimle başa çıkamıyor.
He can cope with the problems.
- O, sorunlarla başa çıkabilir.
I have trouble coping with stress.
- Stresle başa çıkmakta sorun yaşıyorum.
Tom is having trouble coping with the high cost of living.
- Tom yüksek yaşam maliyeti ile başa çıkmakta sorun yaşıyor.