This road connects Tokyo with Osaka.
- Bu yol Tokyo'yu Osaka'yla bağlar.
The Panama Canal connects the Atlantic with the Pacific.
- Panama Kanalı Atlantiği Pasifikle bağlar.
The United States has close ties to Mexico.
- Amerika Birleşik Devletler'nin Meksika ile yakın bağları vardır.
What ties a people together?
- Bir ulusu birbirine ne bağlar?
With your connections, you should be able to find a job for Tom.
- Bağlantıların ile, Tom için bir iş bulabilmelisin.
He got the job by virtue of his father's connections.
- O, babasının bağlantıları sayesinde işi aldı.
It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism.
- ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.
Tom linked to my website from his blog.
- Tom bloğundan benim siteme bağlandı.
There is a strong bond between the brothers.
- Erkek kardeşler arasında güçlü bir bağ vardır.
The two friends have formed a deep bond of friendship.
- İki arkadaş derin bir arkadaşlık bağı oluşturdular.
They tied the thief to the tree.
- Onlar hırsızı ağaca bağladılar.
We were tied to our decision because we signed the contract.
- Sözleşme imzaladığımız için kararımıza bağlıydık.
Mary felt guilty about yelling at her daughter.
- Mary onun kızına bağırmakla ilgili kendini suçlu hissetti.
I shall win the king's daughter! they both cried.
- Kralın kızını kazanmalıyım! diye bağırdı ikisi de.
Mother tied up three pencils with a piece of string.
- Anne, bir parça iple üç kurşun kalemi bağladı.
Mother tied up three pencils with a piece of string.
- Annem bir parça ip ile üç kurşun kalemi bağladı.
Check all the loose knots and fasten them tight.
- Tüm gevşek düğümleri kontrol edin ve onları sıkı bağlayın.
Tom taught me how to tie a square knot.
- Tom bana bir kare düğümü nasıl bağlayacağımı öğretti.
He connected the cord to the machine.
- O, kordonu makineye bağladı.
A developing embryo connects to the placenta via the umbilical cord.
- Gelişmekte olan bir embriyo, göbek kordonu yoluyla plasentaya bağlanır.
The prisoner is in chains.
- Tutsak zincirle bağlıydı.
The world's tropical rainforests are critical links in the ecological chain of life on the planet.
- Dünyadaki tropikal yağmur ormanları, gezegende yaşamın ekolojik zincirine kritik bağlantılıdır.
Excuse me, your laces are untied.
- Affedersiniz, bağcıklarınız çözülmüş.
Mary laced up her boots.
- Mary çizmelerini bağladı.
She wasn't able to contact him by phone.
- O, telefonla onunla bağlantı kuramadı.
He comes into contact with all kinds of people.
- Her türlü insanla bağlantı kurar.
Everything is interconnected.
- Her şey birbirine bağlıdır.
Tatoeba is really multilingual. All the languages are interconnected.
- Tatoeba gerçekten çok dilli. Bütün diller birbirine bağlıdır.
Have you ever thought about donating your organs after you die?
- Öldükten sonra hiç organlarınızı bağışlamayı düşündünüz mü?
Even though we were supposed to meet at 10, I've had no contact with them. I wonder if they've had an accident.
- Saat onda buluşmamız gerekiyorken, onlarla bağlantı kuramadım. Onların kaza geçirip geçirmediğini merak ediyorum.
What did the experimental set-up look like? What was connected to what and how?
- Deneysel kurulum neye benziyordu? Ne neye ve nasıl bağlıydı?
You were shouting at her and I don't like that.
- Sen ona bağırıyordun ve ben bundan hoşlanmıyorum.
Sami used a ligature to strangle Layla.
- Sami, Leyla'yı boğmak için bir bağlama ipi kullandı.
He tore his ligament.
- O, bağ dokusunu yırttı.
I tore a ligament in my knee and had to have surgery.
- Dizimde bir bağ yırttım ve ameliyat olmak zorundaydım.
Push buttons are a practical fastener for children's clothes.
- İtmeli düğmeler, çocuk kıyafetleri için pratik bir bağlayıcıdır.
Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
- En büyük nimet sağlık, en büyük zenginlik kanaat, en büyük bağ da vefadır.
It's not legally binding.
- O yasal olarak bağlayıcı değil.
A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant.
- Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.
Whether you will succeed or not depends on your efforts.
- Başarılı olup olmayacağın çabalarına bağlıdır.
Your success depends upon whether you work hard or not.
- Sizin başarınız, sıkı çalışıp çalışmamanıza bağlıdır.
Fasten your seat belt while driving.
- Araba sürerken emniyet kemerini bağla.
We were cut off while talking on the telephone.
- Biz telefonda konuşurken bağlantı kesildi.
He hitched the caravan to his car.
- O, karavanı arabasına bağladı.
Tom tied his horse to the hitching post.
- Tom atını bağlama direğine bağladı.
Please fasten your seat belt.
- Lütfen emniyet kemerinizi bağlayın.
Fasten your seatbelt.
- Emniyet kemerini bağla.
Seeing something in a different context than the accustomed one can be surprising.
- Alışılmış olandan farklı bir bağlamda bir şey görmek şaşırtıcı olabilir.
Thank you for the link.
- Bağlantı için teşekkürler.