Write your name in capital letters.
- Adınızı büyük harflerle yazın.
You must begin a sentence with a capital letter.
- Cümleye büyük harfle başlamalısın.
Jane is more than likely to come.
- Jane büyük ihtimalle gelecek.
Jane is very likely to come.
- Jane büyük ihtimalle gelecek.
These dresses are too large.
- Bu elbiseler çok büyük.
My brother is as large as I.
- Erkek kardeşim, ben kadar büyük.
It was my grandfather that told me that story.
- O hikayeyi bana anlatan büyükbabamdı.
It's been a long time since I visited my grandmother.
- Büyükannemi ziyaret edeli uzun zaman oldu.
What are the four major golf tournaments comparable to the ones in tennis?
- Tenislerdekilerle karşılaştırılabilen dört büyük golf turnuvası hangileridir.
I think that it likely that there was a major fault in the lookout.
- Gözetlemede muhtemelen büyük bir hata olduğunu zannediyorum.
To our great surprise, he suddenly resigned.
- Onun birden istifade etmiş olması, bizim için büyük sürpriz.
India was governed by Great Britain for many years.
- Hindistan uzun yıllar boyunca Büyük Britanya tarafından yönetildi.
This is the biggest hotel in this city.
- O bu şehirdeki en büyük oteldir.
In Japan, there is no lake bigger than Lake Biwa.
- Japonya'da, Biwa gölünden daha büyük bir göl yoktur.
Which team is the most likely to win the championship?
- Hangi takım büyük ihtimalle şampiyonluğu kazanacak?
Tom is the most likely to succeed.
- Tom büyük ihtimalle başarılı olacak.
My grandfather's life was long and happy.
- Büyük babamın hayatı uzun ve mutluydu.
Those shadows appeared in a way like giant dinosaurs, with a long neck and a very big jaw without teeth.
- Bir bakıma uzun boyunlu ve dişsiz çok büyük çenesi olan dev dinozorlar gibi şu görüntüler ortaya çıktı.
She lives in a huge house.
- O, büyük bir evde yaşıyor.
He lives in a huge house.
- O, büyük bir evde yaşıyor.
Beer is sold by the pint.
- Bira büyük bira bardağı ile satılır.
Tom was probably right.
- Tom büyük olasılıkla haklıydı.
Tom is probably lost.
- Tom büyük olasılıkla kayboldu.
There is a wide gap in the opinions between the two students.
- İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.
I've pretty much gotten over it.
- Onu büyük ölçüde aştım.
Tom pretty much forgot about the meeting.
- Tom toplantıyı büyük ölçüde unuttu.
Write your name in capitals.
- Adını büyük harflerle yaz.
Sentences begin with a capital letter.
- Cümleler büyük harfle başlar.
We have given your order highest priority.
- Siparişinize en büyük önceliği verdik.
What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
- Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı.
He was big and handsome.
- O, büyük ve yakışıklıydı.
It seems the rural area will be developed on a large scale.
- Kırsal alan büyük ölçüde gelişecek gibi görünüyor.
It is hoped that this new policy will create jobs on a large scale.
- Bu yeni politikanın büyük ölçekli işler yaratacağı umuluyor.
He's three years older than I am.
- O benden üç yaş daha büyük.
Care has made her look ten years older.
- Bakım onun görünüşünü on yaş büyük yaptı.
The eldest son succeeded to all the property.
- En büyük oğlan bütün mülkiyetin varisi oldu.
Suddenly the eldest daughter spoke up, saying, I want candy.
- En büyük kız şeker istiyorum diyerek birdenbire konuştu.
Beijing is bigger than Rome.
- Pekin, Roma'dan daha büyüktür.
In Japan, there is no lake bigger than Lake Biwa.
- Japonya'da, Biwa gölünden daha büyük bir göl yoktur.
My father was an ambitious man and would drink massive amounts of coffee.
- Babam hırslı bir adamdı ve büyük miktarda kahve içerdi.
Layla was the owner of the largest ranch in the area.
- Leyla bölgedeki en büyük çiftliğin sahibiydi.
There are about 500 cattle on the ranch.
- Çiftlikte yaklaşık 500 büyükbaş hayvan var.
My oldest brother is single.
- En büyük ağabeyim bekardır.
My grandmother is the oldest in this town.
- Büyükannem bu kasabada en yaşlıdır.
Tom's grandfather was a signal officer in the army.
- Tom'un büyükbabası orduda bir muhabere subayıydı.
You must be more careful to avoid making a gross mistake.
- Büyük bir hata yapmaktan kaçınmak için daha dikkatli olmalısın.
My grandmother gave me more than I wanted.
- Büyükannem bana istediğimden daha fazlasını verdi.
My impression of this government is that they need a more forceful economic policy, otherwise they'll encounter large problems in the future.
- Benim bu hükümet hakkındaki izlenimim onların daha güçlü bir ekonomik politikaya ihtiyaçları olduğu, aksi takdirde gelecekte büyük sorunlarla karşılaşacaklarıdır.
Tom won a sizable amount of money.
- Tom oldukça büyük bir miktarda para kazandı.
The stability of Chinese economy is substantially overestimated.
- Çin ekonomisinin istikrarı büyük ölçüde abartılmıştır.
Tom is taking a tremendous chance.
- Tom çok büyük bir risk alıyor.
The earthquake created a tremendous sea wave.
- Deprem büyük bir deniz dalgası yarattı.
Tom's experience attracted considerable attention.
- Tom'un deneyimi büyük ilgi gördü.
The earthquake caused considerable damage.
- Deprem, büyük ölçüde hasara yol açtı.
These presents are really bulky.
- Bu hediyeler gerçekten büyük.
This box is too bulky to carry.
- Bu kutu taşımak için çok fazla büyüktür.
This is the most massive structure I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük yapıdır.
The bad harvest caused massive food shortages.
- Kötü hasat büyük gıda sıkıntısına neden oldu.
The castle was in dire need of major repairs.
- Kale, büyük onarımlara çok ihtiyaç duyuyordu.
A prize was given in honor of the great scientist.
- Büyük bilimci onuruna bir ödül verildi.
To our surprise, he won the grand prize.
- Bizim için sürpriz oldu, o büyük ödülü kazandı.
He won a sizeable amount of money.
- O büyük miktarda para kazandı.
The concert was a rousing success.
- Konser büyük bir başarıydı.
Tatoeba is a mini-LibriVox, it just needs to be written before the large-scale reading aloud would start.
- Tatoeba bir mini-LibriVox'tur. O, yüksek sesle büyük ölçekli okuma başlamadan önce sadece yazılması gerekiyor.
He is one of the greatest artists in Japan.
- Japonya'daki en büyük sanatçılardan biridir.
Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
- Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.
Nothing gave her greater pleasure than to watch her son growing up.
- Hiçbir şey ona oğlunun büyüdüğünü görmekten daha büyük bir zevk vermedi.
Maternal love is greater than anything else.
- Anne sevgisi her şeyden daha büyüktür.
The Lake Van is the greatest lake of Turkey.
- Van Gölü Türkiye'nin en büyük gölüdür.
He is one of the greatest artists in Japan.
- Japonya'daki en büyük sanatçılardan biridir.
This magazine is available in any big city in Japan.
- Bu dergi Japonya'daki herhangi bir büyük şehirde mevcut.
A big city is full of snatchers.
- Büyük şehirler kapkaççılarla doludur.
His grandfather is still very healthy for his age.
- Büyükbabası yaşına göre hâlâ oldukça sağlıklı.
Tom's grandmother looks healthy.
- Tom'un büyükannesi sağlıklı görünüyor.
The largest muscle in the human body is the gluteus maximus.
- İnsan vücudundaki en büyük kas gluteus maximus'tur.
My elder brother got a position in a big business.
- Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.
My elder daughter Magdalena is like an angel.
- Büyük kızım Magdalena bir melek gibidir.
Watch out! There's a big hole there.
- Dikkat et! Orada büyük bir çukur var.
A big fire broke out after the earthquake.
- Depremden sonra büyük bir yangın patlak verdi.
An elephant is an enormous animal.
- Bir fil çok büyük bir hayvandır.
The damage from the typhoon was enormous.
- Tayfundan gelen hasar büyüktü.
Tom's new smartphone is really big. It doesn't even look like a phone anymore.
- Tom'un yeni akıllı telefonu gerçekten büyük. Artık bir telefona bile benzemiyor.
He worked hard to support a large family.
- O, büyük bir aileyi geçindirmek için çok çalıştı.
He works hard to support his large family.
- O, büyük ailesini geçindirmek için sıkı çalışıyor.
You needn't have bought such a large house.
- Böylesine büyük bir ev almana gerek yoktu.
This desk, which I bought yesterday, is very big.
- Dün aldığım bu masa çok büyük.
The earthquake in Hokkaido caused extensive damage.
- Hokkaido'daki deprem büyük hasara sebep oldu.
The flood did the village extensive damage.
- Sel köye büyük hasar verdi.
For a start, I visited Jerusalem - a sacred place for three major religions.
- Başlangıç için Kudüsü ziyaret ettim-üç büyük din için kutsal bir yer.
There exist several stars which are larger than our Sun.
- Güneşimizden daha büyük bir sürü yıldız var.