The magician's tricks surprised us.
- Büyücünün hileleri bizi şaşırttı.
Not every lamp is magic.
- Her lamba büyülü değildir.
There is sorcery behind this, said a sinister voice coming from the crowd.
- Kalabalıktan gelen uğursuz bir ses Bunun arkasında büyücülük var dedi.
This fantasy book is a succession of really flashy magical spells and that makes it boring instead.
- Bu fantezi kitap gösterişli çok güzel büyülerin bir birbirini izlemesidir ve onun yerine bu onu sıkıcı yapar.
The spell was broken and the pig turned into a man.
- Büyü bozuldu ve domuz, bir adama dönüştü.
She is a charming woman.
- O büyüleyici bir kadındır.
That baby has charming eyes.
- Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.
Studying languages is my biggest fascination and hobby.
- Dil öğrenmek benim en büyük tutkum ve hobimdir.
She was enchanted by his little laugh.
- Onun küçük kahkahasıyla büyülenmişti.
Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
- Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
Mary was accused of practicing witchcraft.
- Mary, büyü uygulama konusunda suçlanıyordu.
The pentagram is an important symbol in witchcraft.
- Beş köşeli yıldız büyücülükte önemli bir semboldür.
Tom is a practitioner in the black arts.
- Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.
Where in Japan did you grow up?
- Japonya'da nerede büyüdünüz?
I want to be somebody when I grow up.
- Büyüdüğümde ben önemli biri olmak istiyorum.
He is, as it were, a grown up baby.
- O, adeta, büyümüş bir bebek.
Sandra has grown up to be a beautiful woman.
- Sandra büyüdüğünde güzel bir kadın oldu.
You must not smoke till you grow up.
- Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.
I want to be a pilot when I grow up.
- Büyüdüğüm zaman bir pilot olmak istiyorum.
I don't believe in spells and charms.
- Büyülere ve cazibelere inanmıyorum.
Tom has a lot of dizzy spells.
- Tom'un birçok baş döndürücü büyüleri vardır.
Tom is a practitioner in the black arts.
- Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.
She's a glamorous girl.
- O büyüleyici bir kız.
There's a big bottle of aspirin in the medicine cabinet.
- Ecza dolabında büyük bir şişe aspirin var.
Grandmother believes that Chinese medicines are the best.
- Büyükanne, Çin ilaçlarının en iyi olduğuna inanıyor.
He is such a great artist that we all admire.
- O öyle büyük bir sanatçı ki hepimiz ona hayranız.
Great artists have no country.
- Büyük sanatçıların vatanı yoktur.