Who that believes in God would do such a thing?
- Allah'a inanan kim böyle bir şey yapardı?
How dare you speak to me like that?
- Sen benimle nasıl böyle konuşabilirsin?
He is a scholar, and ought to be treated as such.
- O bir bilim adamı ve ona böyle davranılmalı.
He is a director, and should be treated as such.
- O bir yönetmen ve böyle muamele edilmelidir.
In a dictionary like this one there should be at least two sentences with fridge.
- Böyle bir sözlükte buzdolabı ile ilgili en az iki cümle olmalıdır.
I am interested in getting a hat like this.
- Ben böyle bir şapka almakla ilgileniyorum.
From now on, try to arrive on time.
- Bundan böyle zamanında gelmeye çalış.
From now on, we'll do it this way.
- Artık bundan böyle bunu bu şekilde yapacağız.
We must consider the question of whether we can afford such huge sums for armaments.
- Böylesine büyük bir silahlanma için paramızın olup olmadığı sorusunu göz önüne almalıyız.
I've never seen such a wonderful sunset.
- Böyle harika bir günbatımı hiç görmemiştim.
In this kind of weather it's best if I stay at home and don't go outside.
- Böyle bir havada en iyisi evde kalıp dışarı çıkmamak.
We used to think that was why this kind of thing happened.
- Eskiden böyle şeylerin bu sebepten olduğunu zannederdik.
Pollutants like this derive mainly from the combustion of fuel in car engines.
- Böyle kirleticiler çoğunlukla otomobil motorlarındaki yakıt tüketiminden kaynaklanmaktadır.
I think it's unlikely that a situation like this one would ever occur again.
- Böyle bir durumun tekrar olacağının olası olmadığını düşünüyorum.
A renowned tactician, Christopher Columbus once downed an entire pirate fleet by stealing all of their fruits and vegetables, thus giving them scurvy.
- Bir ünlü taktisyen, Christopher Columbus bir zamanlar onların tüm sebze ve meyvelerini çalarak, böylece onlara iskorbüt vererek tüm korsan filosunu yok etti,
Thus, the tyrant succeeded in conquering the kingdom.
- Böylece despot hükümdar, krallığı fetihte başarılı oldu.
Rain or shine, I will go.
- Öyle ya da böyle gideceğim.
Rain or shine, the postman delivers the mail.
- Öyle ya da böyle, postacı postayı dağıtır.