Para tüm kötülüklerin anasıdır.
- Money is the root of all evil.
Kendi görüşüme göre, Twitter kuşu dünyamızdaki en kötü kuştur.
- In my opinion, Twitter bird is the most evil bird in our world.
Evlilik,eğer insan gerçekle yüz yüze kalacaksa bir beladır fakat gerekli bir bela.
- Marriage, if one will face the truth, is an evil, but a necessary evil.
Onu yalnız bırak, seni uğursuz piç!
- Leave him alone, you evil bastard!
İyi kötü karşısında her zaman kazanır.
- Good always wins over evil.
Evlilik,eğer insan gerçekle yüz yüze kalacaksa bir beladır fakat gerekli bir bela.
- Marriage, if one will face the truth, is an evil, but a necessary evil.
I've been grounded because my mum is angry with me.
- Ich habe Hausarrest, weil meine Mama böse auf mich ist.
If you had told me the truth, I would not be angry now.
- Wenn Sie mir die Wahrheit gesagt hätten, wäre ich jetzt nicht böse.
The good I would, I do not: the evil I would not, that I do.
- Ich tue nicht das Gute, das ich will, sondern das Böse, das ich nicht will.