Could you wrap them up separately?
- Onları ayrı ayrı sarar mısınız?
Tom and Mary arrived separately.
- Tom ve Mary ayrı ayrı geldi.
He lives apart from his family.
- O, ailesinden ayrı yaşıyor.
I like to take things apart to see what makes them tick.
- Nasıl çalıştığını anlamak için ayrı şeyler almayı isterim.
They each paid separately.
- Onların her biri ayrı ayrı ödedi.
We'd like separate checks.
- Biz ayrı hesaplar istiyoruz.
That's a distinct possibility.
- Bu ayrı bir olasılık.
That's an important distinction to make.
- O yapacak önemli bir ayrım.
Don't put aside such an important detail.
- Böyle önemli bir ayrıntıyı kenara koymayın.
Don't put aside such an important detail.
- Bu kadar önemli bir ayrıntıyı kenara koyma.
The class was divided into four groups.
- Sınıf dört gruba ayrıldı.
These specimens are divided into several categories.
- Bu örnekler birkaç kategoriye ayrılır.
Sami attended a segregated school.
- Sami ayrılmış bir okula gitti.
The magicians were segregated from the prison population and shot promptly at dawn.
- Sihirbazlar hapishane nüfusundan ayrıldı ve şafak vaktinde vuruldu.
The buses left one after another.
- Otobüsler peş peşe ayrıldılar.
There also was another reason.
- Ayrıca başka bir nedeni vardı.
No nation can exist completely isolated from others.
- Hiçbir ulus diğerlerinden tamamen ayrılmış olamaz.
I think we should spend some time apart from each other.
- Birbirimizden ayrı olarak biraz zaman geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Sami spent more and more time apart from his wife.
- Sami karısından ayrı olarak, gittikçe daha fazla zaman geçirdi.
Batteries are sold separately.
- Piller ayrı olarak satılır.
Seat cushions are sold separately.
- Koltuk minderi ayrı olarak satılır.