Öyle sona ermek zorunda değil.
- It doesn't have to end like that.
Bir rüyayı yaşıyorsun ve rüya sona ermek üzere.
- You are living a dream, and the dream is about to end.
Onların hararetli tartışmaya bir son vermek için boşuna uğraştı.
- He tried in vain to put an end to their heated discussion.
Bilim adamları AIDS'e son vermek için harıl harıl çalışıyorlar.
- Scientists are working hard to put an end to AIDS.
Fadıl evliliği sona erdirmek istedi.
- Fadil wanted to end the marriage.
Japonya, Kore için herhangi bir Rus tehdidini sona erdirmek istiyordu.
- Japan wanted to end any Russian threat to Korea.
Tazmanya, Avustralya'ya aittir.
- Tasmania belongs to Australia.
O, Avustralya'da yaşamaya isteklidir.
- She is eager to live in Australia.
Dersin bitimine 10 dakika kaldı.
- 10 minutes remained until the end of the lesson.
Onlar performansın bitiminden önce ayrıldılar.
- They left before the end of the performance.
Saat kaçta dersiniz biter?
- At what time does your class end?
Onların tartışması sonunda berabere bitti.
- Their argument eventually ended in a draw.
Sonunda başaracaksın.
- You will succeed in the end.
Başlangıcı olanın sonu da vardır.
- Whatever has a beginning also has an end.
He took the wrong bus by mistake.
- Er nahm aus Versehen den falschen Bus.
I'm afraid I took your umbrella by mistake.
- Es tut mir leid, ich habe aus Versehen Ihren Regenschirm mitgenommen.