İşlerine karışmaya niyetim yok.
- I have no intention of meddling in your affairs.
Adam onu öldürmek niyeti ile ona saldırdı.
- The man attacked her with the intention of killing her.
Lütfen beni dikkatlice dinle.
- Please listen to me attentively.
Tom dikkatlice dinledi.
- Tom listened attentively.
Amaçlarını bilmem gerekiyor.
- I need to know your intentions.
Onların amaçları açıktır.
- Their intentions are obvious.
Tom dikkatle dinliyor.
- Tom is listening intently.
Tom dikkatle Mary'ye baktı.
- Tom stared at Mary intently.
O beni sabırla ve çok dikkatle dinledi.
- She listened to me patiently and very attentively.
Öğretmen açıklamamı dikkatle dinledi.
- The teacher listened attentively to my explanation.
Onun hatası kasıtlıydı.
- His mistake was intentional.
Evet, bunu kasıtlı yaptım.
- Yes, I did this intentionally.
He asks me to be attentive.
- Er bittet mich um Aufmerksamkeit.
Watch attentively. I'll show you how one does that.
- Schau aufmerksam hin. Ich zeige dir, wie man das macht.