If you go around flinging mud, some of it will stick to you.
- Eğer çamur atmaya gidersen onun birazı sana yapışır.
If only you'd thought of that before shooting your big mouth off.
- Keşke desteksiz atmadan önce onun hakkında düşünseydin.
Do not pelt your dog with stones, so the neighbors will not imitate you.
- Köpeğinize taşlar atmayın, bu yüzden komşular sizi taklit etmeyeceklerdir.
Some people started throwing rocks.
- Bazı insanlar taş atmaya başladılar.
Throwing eggs is a felony if the damage done by the eggs exceeds 400$.
- Yumurta atmak yumurtalar tarafından yapılan hasar 400 doları aşarsa bir suçtur.
Tom asked Mary to throw the rotten apple into the garbage.
- Tom Mary'nin çürük elmayı çöpe atmasını rica etti.
Don't throw away this magazine. I haven't read it yet.
- Bu dergiyi atma. Ben henüz okumadım.
Indeed, dwarf tossing is an Olympic sport!
- Gerçekten, cüce atmak olimpik bir spordur!
I had to toss up between two of them.
- Ben onların ikisi arasında yazı tura atmak zorunda kaldım.
I didn't want to throw that out.
- Onu dışarı atmak istemiyordum.
It is forbidden to throw things out of the window.
- Pencereden dışarı bir şeyler atmak yasaktır.
I had to toss up between two of them.
- Ben onların ikisi arasında yazı tura atmak zorunda kaldım.
Indeed, dwarf tossing is an Olympic sport!
- Gerçekten, cüce atmak olimpik bir spordur!
Maybe I did something to put him off.
- Belki onu başımdan atmak için bir şey yaptım.
I never meant to put you in any danger.
- Seni asla bir tehlikeye atmak istemedim.
I didn't want to throw that out.
- Onu dışarı atmak istemiyordum.
I don't want to throw that away.
- Onu atmak istemiyorum.
At that precise position, at Jim’s house.
I'm offering it - just to select customers - at cost.
Men at work.
At six o’clock, at closing time.