O ileri düzey bir Esperanto dersi alıyor.
- He is taking an advanced course in Esperanto.
O ileri öğrencilere İngilizce öğretiyor.
- She teaches English to advanced students.
Nehire doğru ilerlediler.
- They advanced to the river.
Askerler şehre doğru ilerledi.
- The soldiers advanced toward the town.
Onun ilerlemiş yaşı onun bir iş bulmasını engelliyor.
- His advanced age prevents him from getting a job.
Onların cihazı son derece gelişmiş.
- Their equipment is extremely advanced.
Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yardım etmeliler.
- Advanced countries must give aid to developing countries.