Nihayet, iki Kızılderili kabilenin şefleri savaş baltalarını gömmeye karar verdiler ve barış çubuğu tüttürdüler.
- At long last, the two chiefs of the Indian tribes have decided to bury the hatchet and smoke the peace pipe.
En sonunda hatasını anladı.
- At last, he realized his error.
Kar taneleri, en sonunda büyük beyaz kuşlara benzeyene kadar büyüdü de büyüdü.
- The snow-flakes seemed larger and larger, at last they looked like great white fowls.
İlerlememize engel olan şeyler eninde sonunda kaldırıldı.
- The obstacles to our progress have been removed at last.
Sonunda aklıma güzel bir fikir geldi.
- At last a good idea struck me.
Sonunda,gerçeği öğrendik.
- At last, the truth became known to us.
Nihayet, Japonya'nın bu bölümüne bahar geldi.
- At last, spring has come to this part of Japan.
Boşanma kağıtlarını az önce imzaladım, nihayet özgürüm!
- I've just signed the divorce papers; I'm free at last!
After three hundred years had passed, the vampire's soul was at last free.
After exhausting all possibilities, Holmes was at last satisfied the problem was unsolvable.