Leyla yanında daima o silahı taşıyordu.
- Layla carried that gun with her at all times.
Sen her zaman düşüncelerimdesin.
- You are in my thoughts at all times.
Her zaman çevrenize dikkat edin.
- Pay attention to your surroundings at all times.
Zaman zaman can sıkıcı baş ağrısı çekti.
- At times, he suffered from a painful headache.
Zaman zaman depresyona girerim.
- I get depressed at times.
O arada bir saldırganlaşır.
- He gets tough at times.
Hoşuma gittiğin kadar, bazen su katılmamış bir pislik olabildiğini de düşünüyorum.
- As much as I like you, I think you can be a total jerk at times.
Bazen curve'ü carve ile karıştırıyorum.
- At times I confuse curve with carve.
This means, at times, long and perhaps overly discursive discussions of other taxa.
... as if it's on a presence in our heads at all times is simply about ...
... It's easy for me to access at all times. ...