Karım uzaktayken zor durumdaydım.
- I am inconvenienced when my wife is away.
O uzakta tatilde olamaz.
- She can't be away on holiday.
Tom o yokken Mary'nin onun eviyle ilgileneceğine güvenemiyor.
- Tom can't trust Mary to look after his house while he's away.
Onun kaçmaktan başka seçeneği yoktu.
- He had no choice but to run away.
Tom'un güvenli bir yere gizlenmiş biraz parası var.
- Tom has some money stashed away.
Uzak bir yere gidelim.
- Let's go somewhere far away.
O buradan hemen ayrıldı.
- She left here right away.
Buradan birkaç sokak ileride oturuyor.
- She lives a few blocks away from here.
Tüm öğleden sonra durmadan uyudum.
- I slept the whole afternoon away.
O benden uzakta oturdu.
- He sat at a distance from me.
Bu resimler uzakta daha iyi görünüyor.
- These pictures look better at a distance.
Onu belli bir mesafede tutmak istiyor.
- She wants to keep him at a distance.
While De Anza was exploring the Bay of San Francisco, seeking a site for the presidio, the American colonists on the eastern seaboard, three thousand miles away, were celebrating the signing of the Declaration of Independence.