Sonuç olarak, fiyatlar yükseldi.
- As a result, prices rose.
Sonuç olarak, daha fazla kadın eşit işi alıyor.
- As a result, more women are receiving equal work.
Bildiğim kadarıyla, söylenti doğru değildir.
- The rumor is not true as far as I know.
Tom, bildiğim kadarıyla ne isterse yapabilir.
- Tom can do whatever he wants as far as I'm concerned.
Sanki yıllarca birbirlerini görmemişler gibi İki insan yürekten tokalaşıyorlardı.
- The two people were shaking hands heartily as if they had not seen each other for years.
Onların idamı için belirlenen günde, o sanki şölene gidiyormuş gibi saçını kesti ve giyinip kuşandı.
- Upon the day appointed for their execution she cut off her hair and dressed herself as if going to a fete.
Hayat olduğu sürece, ümit vardır.
- As long as there's life, there is hope.
Onunla beraber olduğun sürece mutlu olamazsın.
- As long as you are with him, you can't be happy.
Paranın, aslında, hiçbir anlamı yok.
- Money, as such, has no meaning.
Aslında sürmeye yoğunlaşarak iyi sürücüler olmayız.
- We do not become good drivers by concentrating on driving as such.
Ucuz olmak şartıyla, herhangi bir saat işimi görür.
- As long as it is cheap, any watch will do.
Kısa sürede geri gelmen şartıyla dışarı çıkabilirsin.
- You may go out as long as you come back soon.
Her zaman olduğu gibi çok güzel görünüyorsun.
- You look very pretty, as usual.
Teslimatlar her zaman olduğu gibi devam edecek.
- Deliveries will continue as usual.
Doğal maden suyu kalsiyum, magnezyum, sodyum, potasyum ve ayrıca nitrat içerir.
- Natural mineral water contains calcium, magnesium, sodium, potassium as well as nitrate.
O ayrıca Çince öğrenimi yapıyor.
- He studies Chinese as well.
Bana gelince, uluslar arası klas bir insan olmaya çabalamak yerine, açık fikirli bir dünya insanı olmak istiyorum.
- As for me, instead of trying to be a cool, international man, I would like to be an open-minded earth person.
Öğrencilerimize gelince, biri Bükreş'e hareket etti, ve biri yolda.
- As for our students, one has already left for Bucharest, and one is on her way.
Sözde birinci dünyadan insanlar biz Latinlere tekerleği henüz icat etmemiş gibi bakıyor.
- People from the so-called first world look at us Latinos as if we hadn't invented the wheel yet.
Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı.
- As usual, the physics teacher was late for class.
Her zamanki gibi, Mike, bu öğleden sonra toplantı için geç kalmıştı.
- As usual, Mike was late for the meeting this afternoon.
Kimse bunu benim kadar iyi yapamaz, Tom bile
- Nobody can do that as well as me, not even Tom.
Kimse bunu benim yapabildiğim kadar iyi yapamaz, Tom bile.
- Nobody can do that as well as I can, not even Tom.
İngilizcenin yanı sıra matematik de öğretir.
- He teaches mathematics as well as English.
Eski olanlarının yanı sıra çağdaş Farsça şiirler batı dünyasında bilinmemektedir.
- Contemporary Persian poems haven’t been known in west world as well as ancient ones.
Linda Meg kadar iyi dans edebilir.
- Linda can dance as well as Meg.
O, Fransızca kadar İspanyolca da konuşuyor.
- He speaks Spanish as well as French.
Bir trafik kazasının sonucu olarak birçok kişi öldürüldü.
- As a result of a traffic accident, several persons were killed.
Kaza sonucu olarak birçok yolcu öldü.
- As a result of the accident, several passengers were killed.
Arabayı yarışa sokma.Biz mümkün olduğu kadar onu uzağa götürteceğiz.
- Don't race the car. We want to make it go as far as possible.
İşim neredeyse bitti.
- My work is as good as done.
Sorun neredeyse çözüldü.
- The problem is as good as settled.
Gözlüksüz o hemen hemen kördür.
- Without her glasses she was as good as blind.
Tom ve Mary hemen hemen evlidir.
- Tom and Mary are as good as married.
Keşke seninle gidebilsem ama bu durumda, gidemem.
- I wish I could go with you, but as it is, I can't.
Bu durumda halimizin ne olacağı çok belirsiz.
- We're on pretty shaky ground as it is.
İki saat süresince karın içinde otobüsü bekledim.
- I waited for the bus in the snow as long as two hours.
Hayatım boyunca onunla bir daha görüşmeyeceğim.
- I'll never see him again as long as I live.
Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
- My brother eats twice as much as I do.
Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
- As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
Mümkün olduğu kadar tünellerden kaçınmaya çalışacağım.
- I will try to avoid tunnels as much as possible.
Onları ziyaret etmeden önce, kültürleri hakkında mümkün olduğu kadar çok bilgi sahibi olduk.
- We learned as much as possible about their culture before visiting them.
Yarından itibaren, bu e-posta adresi geçersiz olacaktır.
- As of tomorrow, this e-mail address will be invalid.
Metro ücretleri, 1 Nisan 1999'dan itibaren artırılacaktır.
- Subway fares will be raised as of April 1st, 1999.
Ben yemin ediyorum, John. Bugün itibariyle, sigarayı bırakıyorum.
- I swear, John. As of today, I quit smoking.
Sonuca gelince, endişelenmek zorunda değilsin.
- As regards result, you don't have to worry.
En kısa zamanda bunu yapmaya çalışacağız.
- We'll try to do that as soon as possible.
Lütfen bunu en kısa zamanda yapın.
- Please do it as soon as possible.
Bunu yapar yapmaz akşam yemeği hazırlığına başlamanı istiyorum.
- As soon as you have done that, I would like you to start preparing supper.
Onu yapar yapmaz onun bir hata olduğunu fark ettim.
- I realized it was a mistake as soon as I did it.
O, mükemmel bir bilim adamıdır, bu itibarla her yerde tanınır.
- She is an excellent scholar, and is recognized everywhere as such.
Bir çocuk gibi davranırsan öyle davranılırsın.
- If you act like a child, you will be treated as such.
Eğer bir öğrenci isen, öyle davran.
- If you are a student, behave as such.
O bir yönetmen ve böyle muamele edilmelidir.
- He is a director, and should be treated as such.
O bir bilim adamı ve ona böyle davranılmalı.
- He is a scholar, and ought to be treated as such.
Hangi fakülteyi seçeceği hakkında şaşırmıştı.
- He was at a loss as to which faculty to choose.
Avustralyalı tarihi hakkında Tom'un bildiği kadar çok bilen biriyle asla tanışmadım.
- I've never met anyone who knows as much about Australian history as Tom does.
Ne olacağı konusunda çok fazla tahmin vardı.
- There was a great deal of conjecture as to what would happen.
Kimin lider olması gerektiği konusunda bir soru ortaya çıktı.
- A question arose as to who should be the leader.
Çek miktarını hem rakamla hem de harflerle yazın.
- Write the amount on the check in letters as well as figures.
O hem Fransızca hem de İngilizce konuşuyor.
- He speaks French as well as English.
Eserleri bir bütün olarak ne iyi nede kötü.
- As a whole his works are neither good nor bad.
İnsanlar bir bütün olarak öyle şeyler yapmaz.
- People as a whole don't do things like that.
Telaffuz aşağıdaki gibidir:
- The pronunciation is as follows:
Liste aşağıdaki gibidir.
- The list is as follows.
Aksanından belli olduğu gibi, o bir yabancı.
- He is a foreigner, as is evident from his accent.
Çoğunlukla olduğu gibi, Tom sınıfa geç kalmıştı.
- Tom was late for class, as is often the case.
Ben onun seni sevdiğini sanıyordum, ama gerçekte, o başka bir kız seviyordu.
- I thought he loved you, but as it is, he loved another girl.
Benim şarabımın içinde olmadığı sürece suyun nereye aktığı benim için gerçekten önemli değil.
- It really doesn't matter to me where the water flows, as long as it is not in my wine.
Sana istediğin kadar çok sayıda vereceğim.
- I'll give you as many as you like.
O her hafta yirmi kadar çok sayıda kitap okur.
- He reads as many as twenty books every week.
Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
- The news surprised him as much as it did me.
Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
- As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
Akıcılığınızı geliştirmek için, olabildiğince sık olarak anadili ile konuşanları denemelisiniz.
- To improve your fluency, you should try speaking with native speakers as often as you can.
Trajedinin kalbi, bir kısa hikaye olarak, bir çatışmadır.
- The heart of the tragedy, as of a short story, is a conflict.
Tom Mary'nin artık dinlemediğini fark eder etmez konuşmayı durdurdu.
- Tom stopped talking as soon as he noticed Mary wasn't listening anymore.
Gemi hareket eder etmez, onu deniz tuttu.
- As soon as the ship began to move, he got seasick.
Bu e-postayı görür görmez lütfen hemen cevapla.
- As soon as you see this E-mail please reply right away.
Tartışma sona erer ermez, ben hemen ofisten ayrıldım.
- As soon as the argument ended, I left the office forthwith.
They're big as houses.
First; original; indigenous; primitive; native; as, the aboriginal tribes of America.
I don't see as I can be of any help.
As my fear grew, so did my legs became heavy.
The movie features Al Gore as a streetwise pimp.
You are not as tall as me.
As you wish, my lord!.
The kidnappers released him as agreed.
We go fishing every Sunday as a rule, but today the lake is frozen.
We put a lot of emphasis into the training of our staff, as far as food knowledge, wine knowledge, he said.
I can't teach that class today, I'm sick. As for the rest of the teachers, they are still on leave.
The old man stumbled, as if he were about to fall.
Better wait, hadn't you, Laura,” said Aunt Wess’, “and see. Maybe he'll come up and speak to us.” “Oh, as if!” contradicted Laura.
When the teacher's back was turned, the class clown would hold his stomach as if he were ill.
Bow as in the weapon, not the front of a ship.
I bought the car as is, so the seller was within his legal rights to refuse to repair it when it broke down after two days.
I don't care who you are, where you're from, what you did, as long as you love me —.
Stay as long as you like.
All leave is cancelled as of now.
As soon as he arrived, everyone gasped.
She reached out, as though to touch my face.
Sort them as to size and color.
As to your earlier question, I don't think I know the answer.
and, the 3n by 3n matrix M is, as usual, diagonal with the masses occurring down the main diagonal in sets of three.
I saw three plays in as many days.
Tom is acting as though nothing has happened.
- Tom is acting as if nothing has happened.
Tom is acting as though nothing's happened.
- Tom is acting as if nothing's happened.
Tom is acting as if nothing's happened.
- Tom is acting as though nothing's happened.
Tom is acting as if nothing has happened.
- Tom is acting as though nothing has happened.