I no longer love him.
- Artık onu sevmiyorum.
I no longer want that.
- Artık onu istemiyorum.
One must wait for the residuals to converge before being able to use the simulation's results.
- Simülasyon sonuçlarını kullanmadan önce artıkların biraraya gelmesini beklemek gerekir.
I don't like him anymore.
- Artık onu sevmiyorum.
I don't love you anymore.
- Artık seni sevmiyorum.
I no longer love you.
- Artık seni sevmiyorum.
I no longer love him.
- Artık onu sevmiyorum.
He could get no more money.
- O, artık para alamadı.
The noise grew fainter, till it was heard no more.
- Ses gittikçe zayıfladı, artık duyulmayıncaya kadar.
I can't put up with his violence any longer.
- Ben artık onun zorbalığına katlanamam.
I cannot stand his arrogance any longer.
- Ben artık onun küstahlığına daha fazla dayanamam.
Tom fed his leftovers to his dog.
- Tom, artıkları ile köpeği besledi.
I think I have some leftover pizza in the fridge.
- Sanırım fırında biraz artık pizzam var.
There were many things that I thought were important at that time that I no longer believe are important.
- Artık önemli olduğuna inanmadığım, o zamanlar önemli olduğunu düşündüğüm çok şey vardı.
I'll leave it at that.
- Artık bir şey söylemeyeceğim.
Your daughter is not a child any more.
- Kızınız artık bir çocuk değildir.
Mary decided never to see him any more.
- Mary artık onu asla görmemeye karar verdi.
Tom fed his leftovers to his dog.
- Tom, artıkları ile köpeği besledi.
I fed the leftovers to my dog.
- Yemek artıklarıyla köpeğimi besledim.
Tom fed his leftovers to his dog.
- Tom, artıkları ile köpeği besledi.
Dan ate the leftovers.
- Dan yemek artıklarını yedi.
Let's not waste any more of each other's time.
- Artık birbirimizin zamanını boşa harcamayalım.
I can't afford to waste any more time.
- Artık daha fazla zaman harcamayı göze alamam.
He didn't know what to do with the scraps of food.
- Yemek artıklarını ne yapacağını bilmiyordu.
Give the scraps to the dog.
- Artıkları köpeğe verin.
I refuse to herd geese any longer with that girl.
- Ben artık o kızla kazları gütmeyi reddediyorum.
I refuse to obey you any longer.
- Artık sana itaat etmeyi reddediyorum.
Deep water fish never see the light and live all their lives from the scraps that come from above.
- Derin su balıkları asla ışığı görmezler ve bütün hayatlarını yukarıdan gelen artıklarla yaşarlar.
I have to be careful from now on.
- Artık dikkatli olmak zorundayım.
I don't know what to do from now on.
- Artık ne yapacağımı bilmiyorum.
Give the scraps to the dog.
- Artıkları köpeğe verin.
Do you think it's a good idea to feed your dog table scraps?
- Köpeğini masa artıkları ile beslemenin iyi bir fikir olduğunu düşünüyor musun?
Tom once ate at an cheap restaurant and got food poisoning, so now he is very careful about where he eats.
- Tom bir zamanlar ucuz bir restoranda yemek yedi ve gıda zehirlenmesi oldu, bu yüzden artık nerede yemek yediği hakkında çok dikkatli.
I don't know how the rest of it goes anymore.
- Artık bunun gerisinin nasıl gittiğini bilmiyorum.
The 2014 Sochi Winter Olympics are now over.
- 2014 Sochi Kış olimpiyatları artık bitti.
It's all over for us.
- Bizim için artık yolun sonu.