Çok çalışmak zorundasın.
- Du musst viel arbeiten.
Artık burada çalışmak istemiyorum.
- Ich will hier nicht mehr arbeiten.
Ben atalarımın kim olduğunu bilmiyorum. Bizim evraklar Nuh Tufanı sırasında kayboldu.
- I don't know who my ancestors are. Our papers got lost during the Flood.
Evraklarını derhal teslim et.
- Hand in your papers at once.
Binlerce insan işlerini kaybetti.
- Thousands of people lost their jobs.
İşler başarısız sonuçlanınca işçiler işlerini kaybettiler.
- As businesses failed, workers lost their jobs.
Biz kimlik belgelerimizi güvenlik masasına göstermek zorunda kaldık.
- We had to show our papers at the security desk.
Evrak çantam kağıtlarla doludur.
- My briefcase is full of papers.
Zaman doldu. Kağıtlarını teslim et.
- Time is up. Hand in your papers.
Casus evrakları yaktı.
- The spy burned the papers.
Tüm evraklar bantlandı ve kasada muhafaza edildi.
- All the papers were taped up and kept in the safe.
O bir fabrikada çalışıyor.
- He works in a factory.
Babam bir fabrika için çalışmaktadır.
- My father works for a factory.
Bu, telif hakkı ile korunan bir materyalin çevirisiydi, bu yüzden telif hakkı sahiplerinin türetilmiş çalışmaları kontrol etme hakkı olduğu için onu iptal ettim.
- This was a translation of copyrighted material, so I deleted it since copyright owners have the right to control derivative works.
Bu kitap şairin en iyi çalışmalarından biridir.
- This book is one of the poet's best works.
Ressam birçok güzel sanat eserleri üretir.
- The painter produces many fine works of art.
Bilgisayarlar gerçekten edebi eserleri çevirebilir mi?
- Can computers actually translate literary works?
Beton karma tesisi sadece şantiyeden bir mil uzakta.
- The concrete mixing plant is just a mile from the worksite.
O bir sıhhi tesisat şirketi için çalışıyor.
- He works for a plumbing company.
Ben atölyede çalışıyorum.
- I am working at the workshop.
Boş eller internetin atölyesidir.
- Idle hands are the Internet's workshop.
Ben işlerin kontrolünü aldım.
- I got control of the works.
Eğitimin zorunlu karakteri çocukların içinde öğrenme arzusu geliştirmek için çeşitli şekillerde çalışmaya adanmış işlerin çokluğunda nadiren analiz edilir.
- The mandatory character of schooling is rarely analyzed in the multitude of works dedicated to the study of the various ways to develop within children the desire to learn.
Atölyesinde bir tablo yapıyor.
- He's making a table in his workshop.
Tom evinin yakınındaki bir spor salonunda egzersiz yapıyor.
- Tom works out in a gym near his house.
He is accustomed to working hard.
- Er ist daran gewöhnt, hart zu arbeiten.
I must work hard to make up for lost time.
- Ich muss hart arbeiten, um die verlorene Zeit aufzuholen.