May we have a short recess?
- Kısa bir ara verebilir miyiz?
I would like to request a short recess.
- Ben kısa bir ara rica etmek istiyorum.
If the car breaks down, we'll walk.
- Araba bozulursa, yürürüz.
Breakfast is served from 7:30 a.m. to 11:00 a.m.
- Kahvaltı sabah 07:00-11:00 arası servis edilir.
Between space and time.
- Uzay ve zaman arasında.
Leave a space between the lines.
- Satırlar arasında bir boşluk bırak.
You can search words, and get translations. But it's not exactly a typical dictionary.
- Sözcükleri arayabilir ve çevirileri alabilirsiniz. Ama o, tam olarak tipik bir sözlük değildir.
She searched for her granddaughter who had been taken away.
- O kaçırılan torununu aradı.
Buses are running at 20 minute intervals.
- Otobüsler 20 dakikalık aralıklarla çalışıyor.
The meetings were held at intervals.
- Toplantılar belli aralıklarla gerçekleştirildi.
The gap between them has narrowed.
- Onlar arasındaki aralık daraldı.
There is a wide gap in the opinions between the two students.
- İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.
Religion is freedom and justice being sought in the entire region.
- Din, bütün bölgede özgürlük ve adalet arayışıdır.
He sought shelter from the rain.
- O, yağmurdan dolayı sığınak aradı.
Let's take time out to elaborate a strategy.
- Bir stratejiyi özenle hazırlamak için ara verelim.
In the interim, please send all communications to Tom.
- Ara sıra lütfen tüm iletileri Tom'a gönderin.
Why don't you look for Tom?
- Niçin Tom'u aramıyorsun?
Tom began to look for a job three months before he graduated from college.
- Tom, üniversiteden mezun olmadan üç ay önce bir iş aramaya başladı.
Make no mistake: we do not want to keep our troops in Afghanistan. We seek no military bases there.
- Yanlış yapmak yok: Biz birliklerimizi Afganistan'da tutmak istemiyoruz. Biz orada askeri üs aramıyoruz.
Ye shall seek me, and shall not find me; and where I am, thither ye cannot come.
- Beni arayacaksınız ama bulamayacaksınız. Ve benim bulunduğum yere siz gelemezsiniz.
Motorists must leave at least a metre-wide buffer when passing cyclists.
- Motorlu araç kullananlar, bisikletlileri geçerken en az bir metre emniyet mesafesi bırakmak zorundalar.
I don't see any relation between the two problems.
- O iki problem arasında herhangi bir yakınlık görmüyorum.
Relations between us seem to be on the ebb.
- Aramızdaki ilişkiler bozuk gibi görünüyor.
The human eye is blind to nearly the entire electromagnetic spectrum, except for the very narrow range of light that falls in what we call the visible range.
- İnsan gözü görülebilir aralık dediğimiz çok dar ışık aralığı hariç neredeyse tüm elektromanyetik spektrum için kördür,
They're just out of my price range.
- Onlar benim fiyat aralığının dışında.
Tom stopped looking for the treasure and went back home.
- Tom hazine aramayı durdurdu ve eve gitti.
A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
- Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
There is only a marginal difference between the two.
- İkisi arasında sadece marjinal bir fark var.
This car dealership has very thin profit margins.
- Bu araba bayiliğinin çok ince kar marjları var.
Tom noticed a half-eaten hamburger on the dashboard of Mary's car.
- Tom Mary'nin arabasının torpido gözünde yarısı yenmiş bir hamburger fark etti.
It took me an hour and a half to get there by car.
- Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı.
I still have a scar on my left leg from a car accident I was in when I was thirteen years old.
- On üç yaşındayken içinde bulunduğum bir araba kazasından dolayı hâlâ sol bacağımda bir izim var.
A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant.
- Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.
I'm in the middle of a meeting. Could I call you back later?
- Bir toplantının ortasındayım. Sizi daha sonra tekrar arayabilir miyim?
The car stopped in the middle of the road.
- Araba yolun ortasında istop etti.
The car went out of control and pitched headlong into the river.
- Araba kontrolden çıktı paldır küldür nehre düştü.
The U.S. Secretary of State is trying to broker a ceasefire between the warring parties.
- ABD Dışişleri Bakanı, savaşan taraflar arasındaki ateşkes konusunda aracılık yapmaya çalışıyor.
There were Jews in Arab countries before the partition of Palestine.
- Arap ülkelerinde Filistin'in bölünmesinden önce Yahudiler vardı.
Please put a comma between the two main clauses.
- Lütfen iki ana cümlenin arasına virgül koyun.
Do you know how to use these command line tools?
- Bu komut satırı araçlarının nasıl kullanılacağını biliyor musunuz?
Meanwhile, we depict aliens doing really weird stuff.
- Bu arada, Biz garip şeyler yapan uzaylıları tanımlıyoruz.
Meanwhile, I want to draw your attention to a point.
- Bu arada, bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum.
Tom is on good terms with Mary.
- Tom'un Mary ile arası iyidir.
We are on good terms with them.
- Onlarla aramız iyidir.
It was raining all day long without intermission.
- Ara vermeden bütün gün boyunca yağmur yağıyordu.
When is the intermission?
- Perde arası ne zaman?
Tom called me yesterday at nine in the morning.
- Tom beni dün sabah saat dokuzda aradı.
Call me this afternoon.
- Bu öğleden sonra beni ara.
They continued searching.
- Aramaya devam ettiler.
All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region.
- Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.
My fingers pronounce every word, every pause and every accent.
- Benim parmaklarım her sözcüğü telâffuz eder, her aralık ve her aksan.
Let's take a pause. I cannot continue any longer.
- Bir ara verelim! Daha fazla devam edemem.
I often look up words in that dictionary.
- O sözlükte sık sık kelimeler ararım.
You should look up that word.
- O kelimeyi sözlükte aramalısın.
Believe those who are seeking truth and doubt those who have found it.
- Gerçeği arayanlara inan ve onu bulanlardan kuşkulan.
Martin Luther King spent his life seeking justice.
- Martin Luther King hayatını adalet arayarak geçirdi.
Could you dial for me? The telephone is too high.
- Benim için arar mısın? Telefon çok yüksekte.
Tom dialed 911 again.
- Tom yine 911'i aradı.
I need to search for my pen.
- Dolma kalemimi aramalıyım.
Tom will assist you in your search for Mary.
- Tom Mary'yi aramanda sana yardım edecek.
Please bring your intermediate examination certificate with you to the first day of class.
- Lütfen ara sınav belgesini sınıfın ilk gününe kadar yanınızda getirin.
She can't put together three words in Spanish, and she claims she's intermediate.
- İspanyolca üç kelimeyi bir araya getiremiyor, ve orta düzey olduğunu iddia ediyor.
When is the intermission?
- Perde arası ne zaman?
It was raining all day long without intermission.
- Ara vermeden bütün gün boyunca yağmur yağıyordu.
Interpreters mediate between different cultures.
- Çevirmenler farklı kültürler arasında aracılık ederler.
He mediated between the two parties.
- O iki parti arasında aracılık yaptı.
Let's divide the check between us.
- Hesabı aramızda paylaşalım.
Check and adjust the brakes before you drive.
- Araba sürmeden önce frenleri kontrol edin ve ayarlayın.
Snorri Sturluson's stories tells, among other things, how Christianity was spread in Norway by force.
- Snorri Sturluson'un hikayeleri diğer şeylerin arasında Hristiyanlığın Norveç'te nasıl zorla yayıldığını anlatır.
Buying such an expensive car is out of the question.
- Böylesine pahalı bir araba almak söz konusu değil.
I called you because I need to ask you a question.
- Seni aradım çünkü sana bir soru sormam gerekiyor.
Tom is always spacing out in class.
- Tom her zaman derse ara veriyor.
Every now and then, I play tennis for recreation.
- Ara sıra eğlence için tenis oynarım.
You'll be able to drive a car in a few days.
- Birkaç gün içinde araba sürebileceksin.
Sometimes he drives to work.
- O bazen işe arabayla gider.
I heard that the distance between Tokyo and Osaka is about 10 km.
- Tokyo ve Osaka arasındaki mesafe yaklaşık 10 kilometreymiş diye duydum.
There is a distance of four fingers between the eyes and the ears.
- Gözler ve kulaklar arasında dört parmaklık bir mesafe vardır.