Maybe we can make a deal.
- Belki de bir anlaşma yapabiliriz.
They said the deal was foolish.
- Onlar anlaşmanın aptalca olduğunu söyledi.
The Indians were not happy with this agreement.
- Hintliler bu anlaşmadan mutlu değillerdi.
You really should get this agreement down in writing.
- Gerçekten bu anlaşmayı yazılı olarak kayıt altına almanız gerekir.
In accordance with our agreement, he stopped asking me personal questions.
- Bizim anlaşma uyarınca o bana kişisel sorular sormaya son verdi.
These disputes between the two nations should be solved in accordance with international law.
- İki ülke arasındaki bu anlaşmazlıklar, uluslararası hukuka uygun olarak çözülmelidir.
The two countries came to a political settlement over this dispute.
- İki ülke bu ihtilaf üzerine politik bir anlaşmaya vardı.
The two countries will negotiate a settlement to the crisis.
- İki ülke kriz için bir anlaşma görüşecekler.
He was made to sign the contract against his will.
- Anlaşmayı cebren imzaladı.
The contract is invalid if you were forced to sign it.
- Eğer imzalamaya zorlandıysanız, anlaşma geçersizdir.
We've come to an arrangement.
- Biz bir anlaşmaya vardık.
We made arrangements to meet at 6 p.m. on Monday.
- Biz Pazartesi günü saat akşam 6'da buluşmak için anlaşma yaptık.
We made arrangements to meet at 6 p.m. on Monday.
- Biz Pazartesi günü saat akşam 6'da buluşmak için anlaşma yaptık.
We've come to an arrangement.
- Biz bir anlaşmaya vardık.
These disputes between the two nations should be solved in accordance with international law.
- İki ülke arasındaki bu anlaşmazlıklar, uluslararası hukuka uygun olarak çözülmelidir.
In accordance with our agreement, he stopped asking me personal questions.
- Bizim anlaşma uyarınca o bana kişisel sorular sormaya son verdi.
The United States had a treaty with France.
- Amerika Birleşik Devletleri'nin Fransa ile bir anlaşması vardı.
Most people thought it was a good treaty.
- Çoğu insan onun iyi bir anlaşma olduğunu düşündü.
After much negotiation, the two sides in the dispute reached a compromise.
- Görüşmelerden sonra iki taraf, anlaşmazlık konusunda bir uzlaşmaya vardılar.
Was the Missouri Compromise legal?
- Missouri Anlaşması yasal mı?
Tom and I made a pact.
- Tom ve ben bir anlaşma yaptık.
You made a bargain with us.
- Bizimle anlaşmaya vardın.
Tom and I made a bargain.
- Tom ve ben anlaşmaya vardık.
We have an understanding.
- Bizim bir anlaşmamız var.
I thought we had an understanding.
- Bir anlaşmamız olduğunu düşündüm.