Öfkeli kalabalık binaya saldırdı.
- The angry mob attacked the building.
Neden bu kadar öfkelisin?
- Why are you so angry?
Tom geç kaldığı için kendine kızmıştı.
- Tom was angry with himself for being late.
Başkan Jefferson kızmıştı.
- President Jefferson was angry.
Öğretmen kızgın, bu nedenle lütfen sınıfta gürültü yapmayın!
- The teacher is angry, so please do not make noise in the classroom!
Kızgınsan ona kadar; çok kızgınsan yüze kadar say.
- When angry, count ten; when very angry, a hundred.
Oldukça sinirli görünüyorsun.
- You look pretty angry.
Tom evde kaydettiği futbol maçını izlemek için can atıyordu ve birinin son skordan bahsetmesine kulak misafiri olduğunda sinirliydi.
- Tom was looking forward to watching the football match he had recorded at home, and he was angry when he overheard someone mention the final score.
Oldukça hiddetli görünüyorsun.
- You look pretty angry.
Tom odayı öfkeyle terk etti.
- Tom left the room angry.
Tom'un kızmak için nedenleri vardı.
- Tom had reasons to be angry.
Tom kızmakta haklıydı.
- Tom had every right to be angry.
İnsanlar ona karşı geldiği zaman o sinirlenmek eğilimindedir.
- He tends to get angry when people oppose him.
Sue size çok kızgın, yeni garson kız söyledi.
- Sue's very angry with you, my new waitress said.
Annem, babamın bana neden çok kızgın olduğunu bana anlattı.
- My mother told me why my father was so angry with me.
Leyla bütün beyaz insanlarla kavgalıydı.
- Layla was angry with all white people.
Kızmak için hiçbir neden yok.
- There's no reason to get angry.
Mary, sakin ol. Kızmak zararlıdır.
- Mary, come down. It is harmful to get angry.
O, ona öfkeyle baktı.
- She looked at him angrily.
Aktris sözleşmesini öfkeyle yırttı.
- The actress tore up her contract angrily.
Kızgınlıkla Hey, suyumu kirlettiniz! diye bağırdı.
- He shouted angrily, Hey! You contaminated my water!
O, Şu anda bakıyorsun. Sen röntgenliyorsun Tom dedi kızgınlıkla.
- Just now, you were looking. You Peeping Tom,she said angrily.
Tom kolayca sinirlenen insanlardan hoşlanmaz.
- Tom doesn't like people who get angry easily.
Erkek arkadaşım başka kızlarla konuştuğu zaman sinirleniyorum.
- I get angry when my boyfriend talks to other girls.
Sami o gece Leyla'nın dairesinde olduğunu kızgın bir şekilde yalanladı.
- Sami angrily denied he was in Layla's apartment that night.
Mary kızgın bir şekilde ayağını yere vurdu.
- Mary stomped her foot angrily.
The broken glass left two angry cuts across my arm.
An angry mob started looting the warehouse.
Angry clouds raced across the sky.
It was his silence that made her angry.
- It was his silence which made her angry.
I said nothing, and that made him angry.
- The fact that I said nothing made him angry.
A man said he'd give me five pounds if I'd paint him and his missis and the dog and the cottage. And I went and put the fowls in instead of the dog, and he was waxy, so I had to knock a quid off.
The customer gave a red-faced account of the argument with the waiter.
... thunder? Are they angry at us?" ...
... and angry and fun and, like, we have this gigantic bridge that be drops down from the ...