Ben hastaydım, aksi halde toplantıya katılırdım.
- I was ill, otherwise I would have attended the meeting.
O sıkı çalıştı; aksi halde sınavda başarısız olurdu.
- He worked hard; otherwise he would have failed in the examination.
Acele etsen iyi olur, aksi takdirde randevun için geç kalacaksın.
- You'd better hurry, otherwise you'll be late for your appointment.
Benim bu hükümet hakkındaki izlenimim onların daha güçlü bir ekonomik politikaya ihtiyaçları olduğu, aksi takdirde gelecekte büyük sorunlarla karşılaşacaklarıdır.
- My impression of this government is that they need a more forceful economic policy, otherwise they'll encounter large problems in the future.
Tom başka boş odada tek başına oturdu.
- Tom sat alone in the otherwise empty room.
Başka türlü yapamazdım.
- I could not have done otherwise.
Bunun dışında, onun ekleyecek bir şeyi yoktu.
- Otherwise he had nothing to add.
Tom sana bunun dışında söylemedikçe, yarınki toplantıda olmalısın.
- Unless Tom tells you otherwise, you should be at tomorrow's meeting.
Mademki ben bir öğretmenim, başka türlü düşünüyorum.
- Now that I am a teacher, I think otherwise.
Ben onun iyi bir kitap olduğunu düşünmüştüm fakat Jim başka türlü düşündü.
- I thought it was a good book, but Jim thought otherwise.
Yollarını kaybettiler, yoksa çoktan varmış olurlardı.
- They lost their way; otherwise, they would have arrived long ago.
Acele etsen iyi olur, yoksa treni kaçıracaksın.
- You'd better hurry, otherwise you'll miss the train.
Kauçuk botları giyin, aksi halde ayağınızı ıslatırsınız!
- Put the rubber boots on, or else you will get your feet wet!
Çiçeklikten çiçek toplamaya gitmeyin yoksa yakalanacaksınız.
- Don't go picking the flowers in the flower bed, or else you'll be caught.
Bana paranı ver yoksa seni döverim.
- Give me your money or else I'll beat you up.