Hemen başladık, aksi halde onu kaybetmiş oluruz.
- We started at once, otherwise we would have missed him.
Şimdi gidelim. Aksi halde, geç kalacağız.
- Let’s go now. Otherwise, we'll be late.
Meşgulüm. Aksi takdirde davetini kabul ederdim.
- I'm busy, otherwise I'd accept your invitation.
Ben koştum ve koştum, aksi takdirde geç kalabilirdim.
- I ran and ran; otherwise I might have been late.
Başka türlü yapamazdım.
- I could not have done otherwise.
Tom'u başka türlü ikna etmeye çalıştım.
- I tried to convince Tom otherwise.
Yemek çok lezzetli değildi ama bunun dışında parti bir başarıydı.
- The food wasn't very delicious, but otherwise the party was a success.
Tom sana bunun dışında söylemedikçe, yarınki toplantıda olmalısın.
- Unless Tom tells you otherwise, you should be at tomorrow's meeting.
Başka türlü düşünemiyorum.
- I can't think otherwise.
Tom'u başka türlü ikna etmeye çalıştım.
- I tried to convince Tom otherwise.
Hızlı koş, yoksa otobüsü kaçırırsın.
- Run fast, otherwise you will miss the bus.
Acele etsen iyi olur, yoksa treni kaçıracaksın.
- You'd better hurry, otherwise you'll miss the train.
Kauçuk botları giyin, aksi halde ayağınızı ıslatırsınız!
- Put the rubber boots on, or else you will get your feet wet!
Bana paranı ver yoksa seni döverim.
- Give me your money or else I'll beat you up.
Çiçeklikten çiçek toplamaya gitmeyin yoksa yakalanacaksınız.
- Don't go picking the flowers in the flower bed, or else you'll be caught.