ancak

listen to the pronunciation of ancak
Турецкий язык - Английский Язык
hardly

We had hardly arrived when Lucy started crying to go home. - Lucy eve gitmek için ağlamaya başladığında, ancak varmıştık.

However, his girlfriend is selfish and hardly worries about Brian. - Ancak, onun kız arkadaşı bencil ve neredeyse Brian hakkında hiç endişelenmez.

barely

Tom can barely pay his rent. - Tom ancak kirasını ödeyebiliyor.

I slept barely two or three hours. - Ben ancak iki veya üç saat uyudum.

but

All models are wrong, but some are useful. - Tüm modeller yanlış, ancak bazıları yararlı.

You may go to the party, but you must be home by midnight. - Partiye gidebilirsin, ancak gece yarısına kadar eve olmalısın.

solely
however

However, his girlfriend is selfish and hardly worries about Brian. - Ancak, onun kız arkadaşı bencil ve neredeyse Brian hakkında hiç endişelenmez.

However, the quantity was not correct. - Ancak, miktar doğru değildi.

nevertheless
only

It takes eight hours to fly from Zurich to Boston, but only six for the return trip. - Zürih'ten Boston'a uçmak sekiz saat sürer, ancak dönüş için sadece altı.

However, only the human community has verbal languages as a means of communication. - Ancak, sadece insan topluluğunun bir iletişim aracı olarak sözlü dili vardır.

on the other hand
yet

Yet Japan is still not sufficiently understood by other countries, and the Japanese, likewise, find foreigners difficult to understand. - Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur.

God, please give me chastity and continence, but not yet. - Tanrım, bana iffet ve ölçülülük ver, ancak henüz değil.

as late as
nothing else
by the skin of the one's teeth
sole

A lion is certainly much stronger than a sole hyena but there were three times as many hyenas there as lions. - Bir aslan kesinlikle tek sırtlandan çok daha güçlüdür ancak orada aslanların üç katı kadar fazla sırtlan vardı.

hard

I know it's hard to find the time, but could you proofread this for me before next Monday? - Zaman bulmanın zor olduğunu biliyorum, ancak önümüzdeki Pazartesi gününden önce benim için bunu düzeltebilir misin?

Tom tried hard, but failed. - Tom çok çalıştı, ancak başarısız oldu.

provided
providing
skin
save that
but, on the other hand, however
(Hukuk) save
just

You can't park here. However, there is a parking lot just around the corner. - Burada park edemezsin. Ancak, köşede bir park yeri var.

Tom wanted to be just friends. However, Mary wanted much more. - Tom sadece arkadaş olmak istedi. Ancak, Mary çok daha fazlasını istedi.

scarcely
merely
hardly, barely, only, merely, just; but, however
just, hardly, barely
only, not until
only, solely, merely
purely
but that
mere

We're not gods, but mere men. - Bizler tanrılar değiliz, ancak katıksız insanlarız.

ancak algılanabilen fark
(Bilgisayar) just discernible difference
ancak ara sıra iyi olan
spotty
ancak masrafını karşılamak
break even
ancak ufak bir grupça bilinen
esoteric
ancak yer yer iyi olan
spotty
ancak bu tarihten itibaren işlemeye başlar
(Hukuk) (sadece) to run only from this date
ancak farkedilebilir fark
(Pisikoloji, Ruhbilim) just-noticeable difference
ancak geçmek (dar bir yerden)
skin through
ancak ölüm çıkar
(Argo) over my dead body
ancak ve ancak
(Matematik) if and only if
ancak ve ancak
if and only
evliyim ancak müsaitim
(Argo) mba (married but available)
Турецкий язык - Турецкий язык
"Lâkin", "ama", "yalnız" gibi bir düşünceye karşıt ikinci bir düşünceyi anlatır
Yalnız, sadece" gibi sınırlama anlatır: "Hasan, bu sefer kendisine ancak seyyar tuluatçıların arasında bir yer bulabildi."- O. C. Kaygılı. "Olsa olsa", "en çok", "daha çok", "güçlükle" gibi, bir şeyin daha çoğunun, ilerisinin olmadığını gösterir. "Lakin", "ama", "yalnız" gibi bir düşünceye karşıt ikinci bir düşünceyi anlatır: "Bu büyüklük değil, ancak mertçe bir davranıştır."- N. Araz
"Yalnız, sadece" gibi sınırlama anlatır
"Olsa olsa", "en çok", "daha çok", "güçlükle" gibi, bir şeyin daha çoğunun, ilerisinin olmadığını gösterir
En erken: "Sinema, ancak saat yarımda bitmişti."- P. Safa
En erken
olsa olsa
ancak
Избранное