Keşişler manastırlarda tenis oynarlardı.
- Monks used to play tennis in monasteries.
Rahibe mutfakta ot kaynatırken keşiş bir saattir dua ediyor.
- The monk prays for an hour, while the nun boils the herb in the kitchen.
Tom bir rahip gibi yaşıyor.
- Tom lives like a monk.
Ne? Biraz çorba ve kereviz, yiyeceğim bütün şey bu mu? Ben bir Zen rahip değilim.Ben böyle bir kemer sıkma diyetiyle yaşayamam.
- What? A little soup and celery is all I get? I'm not a Zen monk. I can't survive on an austerity diet like this.