Tom kendinde inanılmaz suçluluk hissetti.
- Tom felt tremendous guilt.
Sosyopatlar işledikleri suçlar için nadiren pişmanlık ya da suçluluk hissi duyarlar.
- Sociopaths rarely display remorse or feelings of guilt for their crimes.
Hafif bir suçluluk duygusu olsa da o kendini gülmekten alamadı.
- He could not refrain from smiling, though with a slight sense of guilt.
O cinayetten suçludur.
- He is guilty of murder.
O cinayetten suçluydu.
- He was guilty of murder.
O cinayetten suçludur.
- He is guilty of murder.
Korkarım o suçunu asla itiraf etmeyecek.
- I'm afraid he will never admit his guilt.
Biz sanık, Tom Jackson'ı suçsuz buluyoruz.
- We find the defendant, Tom Jackson, not guilty.
Bill Clinton suçsuz bulundu.
- Bill Clinton was found not guilty.