Tom Mary'nin sorununu bir ölçüde anlayabilir.
- Tom can understand Mary's problem to some extent.
Ne ölçüde ona güvenilebilir?
- To what extent can he be trusted?
Bir dereceye kadar seninle aynı fikirdeyim.
- To some extent I agree with you.
Söylenti bir dereceye kadar doğru.
- The rumor is true to some extent.
Birinin cehaletinin boyutunu bilmek önemlidir.
- It is important to recognize the extent of one's ignorance.
Dan, Linda'nın suç tarihinin boyutunu bilmiyor.
- Dan doesn't know the extent of Linda's criminal history.
Söylediğini bir miktar kabul ediyorum.
- I accept what you say to some extent.