Herhangi bir soruna yol açmak istemiyoruz.
- We don't want to cause any trouble.
Paniğe yol açmak istemiyoruz.
- We don't want to cause a panic.
Richter ölçeğine göre 8.9 büyüklüğünde bir deprem Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye neden oldu.
- An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
Kaza çok fazla ölüme neden oldu.
- The accident has caused many deaths.
Onun işini kaybetmesine neyin sebep olduğunu düşünüyorsun?
- What do you think caused him to lose his job?
Tom başıma fazladan iş çıkarıyor.
- Tom causes me a lot of extra work.
Burada iyi bir amaç için buradayız.
- We're here for a good cause.
Alarm için neden olmadığını anlıyorum.
- I see no cause for alarm.
Dikkatsiz araba sürme kazalara neden olmaktadır.
- Careless driving causes accidents.
Bir trafik kazası, bize bir sürü soruna neden oldu.
- A traffic accident caused us a lot of trouble.
Tom'un niyeti Mary'ye sorun yaratmak değildi.
- Tom didn't intend to cause Mary any trouble.
Yakında hareket artmıyordu. Birçok kişinin cesareti kırıldı ve davadan ayrıldı.
- Soon the movement was no longer growing. Many people became discouraged and left the cause.
O, davaya hiçbir katkıda bulunmadı.
- He contributed nothing to the cause.
Bir boşanma duyduğumuzda biz bunun o iki kişinin temel ilkeler üzerinde anlaşmaya varma yetersizliğinden kaynaklandığını varsayıyoruz.
- When we hear of a divorce we assume that it was caused by the inability of those two people to agree upon fundamentals.