Dehşet içinde bağırdı.
- He cried out in alarm.
İşlek bir caddeden geçerken dikkatli ol.
- Be alert when you cross a busy street!
Kendimi dikkatli olmaya zorladım.
- I forced myself to stay alert.
Uyanık kalmak zorundayız.
- We've got to stay alert.
Olası tehlikelere karşı uyanık olmalısın.
- You should be alert to the possible dangers.
Tsunami uyarısı iptal edildi.
- The tsunami alert was cancelled.
O küçük bir korku çığlığı attı ve banyoya kaçtı.
- She gave a small cry of alarm and fled to the bathroom.
Onu çok korkutucu buldum.
- I found that very alarming.
Varoşlardan korkutucu haber geldi.
- Alarming news came from the suburbs.
Seni korkutmak istemedim.
- I didn't want to alarm you.
Sizi telaşlandırmak istemedim.
- I didn't want to alarm you.
Öğrencileri telaşlandırmak istemedim.
- I didn't want to alarm the students.
Öğrencileri alarma geçirmek istemedim.
- I didn't want to alarm the students.
Seni korkutmak istemedim.
- I didn't want to alarm you.
Öğrencileri alarma geçirmek istemedim.
- I didn't want to alarm the students.
Gürültü tüm kasabayı telaşlandırdı.
- The noise alarmed the whole town.
Sizi telaşlandırmak istemedim.
- I didn't want to alarm you.
The clockradio is a friendlier version of the cold alarm by the bedside.
Alarm and resentment spread throughout the camp. --Thomas Babington Macaulay.
You should set the alarm on your watch to go off at seven o'clock.
Tom forced himself to stay alert.
- Tom alarmda kalmak için kendini zorladı.
The tsunami alert has been canceled.
- Tsunami alarmı iptal edildi.
... through the stereo as the alarm time approaches. Or imagine how your applications could tie ...
... such as lights, alarm clocks, thermostats, dishwashers, et cetera. ...