O, oğlunu varlıklı bir adam yaptı.
- He made his son a wealthy man.
O görünüşte varlıklı fakat gerçekte değildir.
- He is wealthy in appearance but not in reality.
Sağlık zenginlikten daha önemlidir.
- Health is more important than wealth.
Sağlık zenginliğin üstündedir, zira zenginlik bize sağlık kadar çok mutluluk vermiyor.
- Health is above wealth, for this does not give us so much happiness as that.
Bütün servetini kaybetti.
- He lost all his riches.
Servetine rağmen, memnun değil.
- Despite his riches, he's not contented.
Japon edebiyatı güzelliği ve zenginliklerine rağmen, şimdiye kadar batıda yetersiz olarak bilinmektedir.
- Japanese literature, in spite of its beauty and riches, is as yet inadequately known in the West.
Brezilya çok zengindir; onun zenginliği çok büyüktür; kahve onun en büyük zenginliklerinden biridir.
- Brazil is very rich; its richness is immense; coffee is one of its greatest riches.