Look at the seventh line from the bottom on page 34.
- 34. sayfada alttan yedinci satıra bak.
The trousers were worn at the bottom.
- Pantolon alttan giyilirdi.
The calf muscle is located on the back of the lower leg.
- Baldır kası alt bacağın arkasında yer alır.
The lower lip is bigger than the upper lip.
- Alt dudak, üst dudaktan daha büyüktür.
Alchemists tried to turn base metals such as lead into gold.
- Simyagerler kurşun gibi baz metalleri altına dönüştürmeye çalıştı.
Alchemists tried to transmute base metals into gold and silver.
- Simyagerler adi metalleri altına ve gümüşe dönüştürmeye çalıştılar.
They sat under a tree.
- Bir ağacın altına oturdular.
The young woman under that tree looks sad.
- Şu ağacın altındaki genç kadın üzgün görünüyor.
My lower left back tooth hurts.
- Benim sol alt arka dişim ağrıyor.
I have a bad pain in my lower back.
- Sırtımın alt tarafında berbat bir ağrım var.
They were playing footsie under the table.
- Onlar masa altından ayakla birbirlerini taciz ediyorlardı.
The footnotes are at the bottom of the page.
- Dipnotlar sayfanın alt kısmındadır.
For that reason, temporary workers are working under inferior conditions.
- Bu yüzden, geçici işçiler kötü şartlar altında çalışıyorlar.
Tom likes to read English subtitles while watching movies in English.
- Tom İngilizce filmler izlerken İngilizce altyazıları okumayı sever.
Hundreds of fields were submerged in the flood.
- Yüzlerce alan sel suları altında kaldı.
Crossrail is one of Europe's largest infrastructure construction projects.
- Crossrail, Avrupa'nın en büyük altyapı inşaatı projelerinden biridir.
Climate change, civil war, financial hardship, and infrastructural chaos have all caused turmoil in this country.
- İklim değişimi, iç savaş,finansal zorluk ve altyapısal kaosun hepsi bu ülkede karışıklığa neden olmuştu.
Read the bottom of the page.
- Bir sayfanın alt kısmını okuyun.
Sign at the bottom, please.
- Alt tarafı imzalayın lütfen.
I found the key underneath the mat.
- Anahtarı paspasın altında buldum.
The mouse ran underneath the bed.
- Fare yatağın altına kaçtı.
The office has been topsy-turvy since the merger upset everything.
- Birleşme her şeyi bozduğundan beri ofis altüst oldu.
That upset all our plans.
- O, bütün planlarımızı alt üst etti.