Aklınızda bulunsun, bu koşullar altında başka bir alıcı bulmaktan başka alternatifimiz yok.
- Bear in mind that, under such circumstances, we have no alternative but to find another buyer.
Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.
- The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.
Bana seçenek bırakmıyorsun.
- You leave me no alternative.
Başka seçenek olmadığını kabul ettik.
- We agreed that there was no other alternative.
Çalışmaktan başka alternatifimiz yok.
- We have no alternative but to work.
Başka seçenek olmadığını kabul ettik.
- We agreed that there was no other alternative.
Diğer alternatifleri dikkate aldın mı?
- Did you consider other alternatives?
Diğer alternatiflerin ihtimalini düşünmek için zerre kadar istekli olmadığına inanamıyorum.
- I can't believe that you aren't at least willing to consider the possibility of other alternatives.
Bu, ötekinden daha iyi.
- It's better than the alternative.
Most people living alternatively have strong pro-environmental values and, unlike many 'greens' in mainstream society, are generally able to apply their values in day-to-day life.
... trend line. Or, alternatively, we can figure out how do we make the cost of care more effective. ...
... we already have. Or, alternatively, it's got to be paid for, not only by closing deductions ...