Yaşlı adam yalnız yaşıyor.
- The old man lives alone.
O yalnız yürümeyi sever.
- She likes walking alone.
O yalnız başına kahvaltı yaptı.
- He had breakfast all alone.
Çocukken odamda yalnız başına kitap okuyarak çok fazla zaman geçirdim.
- When I was a child, I spent many hours reading alone in my room.
Ben gidersem kimsesiz olacaksın.
- If I go, you'll be all alone.
Bu sorunu kendi başınıza çözün.
- Solve this problem on your own.
Bunu kendi başınıza yapabileceğinizi düşünüyor musunuz?
- Do you think you can do that on your own?
Sadece yalnız kalmak istediklerini söylediler.
- They said they only wanted to be left alone.
Lütfen sadece beni yalnız bırakın. Düşünmek istiyorum.
- Please just leave me alone. I want to think.
Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
- Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
Tek başına yaşıyordu.
- She is used to living alone.