O, tüm dünyayı gezdi.
- She traveled all over the world.
Tüm Dünyada ünlü oldu.
- He became famous all over the world.
Lincoln'un hayatı bütün dünyada çocuklar tarafından okunur.
- The life of Lincoln is read by children all over the world.
Ticari şirketlerimiz bütün dünyada işlerini yaparlar.
- Our trading companies do business all over the world.
She is known the world over as the woman who discovered it.