Bunlar her yerde satılıyor.
- These are on sale everywhere.
Üzülmeyin, her şey düzelecek.
- Don't worry, everything will be OK.
Yalnızca her birey ona karşı harekete geçmeye karar verirse, AIDS durdurulabilir.
- AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.
O her birkaç günde buraya gelir.
- He comes here every few days.
O, günaşırı onu aradı.
- He called her every other day.
Ben günaşırı onu ziyaret ederim.
- I visit him every other day.
Her cumartesi bütün evi temizleriz.
- Every Saturday we clean the whole house.
Kütüphanede bütün kitapları okudum.
- I have read every book in the library.
Mary'nin tatmin olmak için her türlü sebebi vardı.
- Mary had every reason to be satisfied.
Öyle yapmak için her türlü nedeni vardı.
- He had every reason for doing so.