Определение alive(p) в Английский Язык Турецкий язык словарь
- alive
- canlı
Biz aslanı canlı yakalamak zorundayız.
- We've got to catch the lion alive.
Fare canlı mı yoksa ölü mü?
- Is the rat alive or dead?
- alive
- diri
O ölü mü yoksa diri mi? O ölü.
- Is he alive or dead? He's dead.
Yılan diri mi yoksa ölü mü?
- Is the snake alive or dead?
- alive
- {s} sağ
Yılan sağ mı yoksa ölü mü?
- Is the snake alive or dead?
Babamın hâlâ sağ olduğunu düşünmeden edemiyorum.
- I can't help thinking my father is still alive.
- alive
- {s} hayat dolu
Yer yaratıcı genç insanlarla hayat doluydu.
- The place was alive with creative young people.
- alive
- canlı canlı
Bu sivrisinekler beni canlı canlı yiyorlar!
- These mosquitos are eating me alive!
Sivrisinekler seni canlı canlı yerler.
- The mosquitoes will eat you alive.
- alive
- hayatta olmak
Hayatta olmak iyidir.
- It's good to be alive.
Bakım hayatta olmak anlamına gelir.
- Caring means being alive.
- alive
- dirimli
- alive
- akımlı
- alive
- yaşam dolu
- alive and kicking
- (deyim) fıkır fıkır
- alive to
- (Dilbilim) farkında olmak
- alive to something
- farkında olmak
- alive
- hareketli
- alive
- yaşayan
Yaşayan en uzun adam Carl'dır.
- Carl is the tallest man alive.
Alman Die Welt gazetesi, Kanada Başbakanı Justin Trudeau'yu yaşayan en seksi politikacı olarak nitelendirdi.
- The German newspaper Die Welt has called Canada's Prime Minister, Justin Trudeau, the sexiest politician alive.
- alive and kicking
- sağ selamet
- alive and kicking
- canında can var
- alive and kicking
- başı selamettir
- alive and kicking
- hayat aşkı
- alive and kicking
- hâlâ ölmeyiptir
- alive to
- uyanık
- alive to
- haberdar
- alive to
- farkında
Biz ne olduğunun farkındaydık.
- We were alive to what was going on.
Ben tamamen tehlikenin farkındaydım.
- I was fully alive to the danger.
- alive to
- duyarlı
- alive to
- e hassas
- alive with
- (canlı şeylerle) dolu
- alive with
- kaynayan
- alive with
- kaplı
- alive and well
- hayatta ve iyi
- alive
- {s} farkında
Biz ne olduğunun farkındaydık.
- We were alive to what was going on.
Ben tamamen tehlikenin farkındaydım.
- I was fully alive to the danger.
- alive
- şevkli
- alive
- alive with bees arı dolu
- alive
- {s} hayatta
Erkek kardeşlerin her ikisi de hâlâ hayatta.
- Both brothers are still alive.
Onun yardımı olmasa, şu an hayatta olmam.
- If it weren't for her help, I would not be alive now.
- alive
- {s} elektrik yüklü
- alive
- sevinçli
- alive
- Man alive I argo Hey mübarek I
- alive
- haberdar
- alive and kicking
- {k} (deyim) iyi ve hayat dolu
- alive and kicking
- eli ayağı tutan
- alive and kicking
- hayat dolu
- alive and kicking
- hareketli
- alive to
- -e hassas
- alive with
- (Fiili Deyim ) ile dolu , kaynıyor
- alive with
- dolu
Yer yaratıcı genç insanlarla hayat doluydu.
- The place was alive with creative young people.
Gölet çeşitli küçük balıklarla doluydu.
- The pond was alive with various tiny fishes.
- be alive to
- farkında olmak
- while alive
- diri diri
- while he was alive
- sağlığında
- Man alive!
- Be adam!
- dead and alive
- ölü gibi
- keep alive arc
- canlı tutma arkı
- keep alive circuit
- canlı tutma devresi
- skin alive
- çiğ çiğ yemek
- It´s a wonder she´s still alive
- Onun hayatta kalması bir mucize
- So long as someone or something ailing is alive, there is hope for recovery
- çıkmadık candan ümit kesilmez
- barely alive
- zar zor hayatta
- be alive and kicking
- hayat dolu olmak
- be alive to
- hayatta olmak
- be cooked alive
- (konuşma dili) canına okunmak, çiğ çiğ yenmek
- be cooked alive
- (deyim) (Mecaz) Canlı canlı pişmek
- buried alive
- diri diri toprağa gömülen
- come alive
- Canlamak, hayat bulmak, neşelenmek
- come alive
- canlanacak
- dead or alive
- ölü ya da diri
- get out alive
- canlı çıkmak
- keep alive
- (keep something/someone alive) Canlı tutmak, hayatta tutmak
- leave alive
- Canlı bırakmak, öldürmemek
- no man alive
- hiç kimse hayatta
- remain alive
- hayatta kalmak
- skin sb alive
- birini çığ çığ yemek
- staying alive
- hayatta kalma
- survive, keep alive
- Canlı tutmak hayatta
- Man alive
- Yahu!/Be adam!
- be alive to
- -in farkında olmak
- be alive to
- (Fiili Deyim ) -i sezmek , -in farkında olmak
- be alive with
- kaynamak, çok miktarda bulunmak
- dead alive
- {s} sıkıcı
- dead alive
- {s} ruhsuz
- fear of being buried alive
- (Pisikoloji, Ruhbilim) canlı canlı gömülme fobisi
- fear of being buried alive
- (Tıp) diri diri gömülme korkusu
- keep alive
- canlı tutmak
- keep alive
- yaşatmak
- keep alive
- hayatta kalmak
- look alive
- sallanma
- look alive
- çabuk ol
- look alive
- acele etmek
- look alive
- canlan
- man alive
- yahu
- those saved alive
- (Politika, Siyaset) sağ olarak kurtulanlar