He is an American, but as he was born and brought up in Japan, he can speak Japanese quite fluently.
- O bir Amerikalı, ama o Japonya'da doğmuş ve büyümüş olduğu için, oldukça akıcı bir şekilde Japonca konuşabiliyor.
I can't speak English as fluently as Naomi.
- Naomi kadar akıcı bir şekilde İngilizce konuşamam.