Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.
- She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm.
Yumurtaları kaynar suyun içine koyun.
- Put the eggs into the boiling water.
o evine içine doğru koştuğunda , kedi kasılarak ipliğin etrafında yürüyordu.
- The cat was strutting around the yard, when it suddenly ran into the house.
Tom suyun içine doğru yürüdü.
- Tom waded into the water.
Onun uzun hastalığı onu borçlandırdı.
- His long sickness ran him into debt.
Onun hastalığına dikkat etmelisin.
- You should take her illness into consideration.
Onu bir devlet sorunu haline getirdik.
- We turned it into a state problem.
Kasaba bir şehir haline geldi.
- The town grew into a city.
Tom kapı camını kırdı, içeriye girdi, kapının kilidini açtı ve arabaya bindi.
- Tom broke the door window, reached inside, unlocked the door and got into the car.
I wasn't careful, and walked into a wall.