Can sıkıcı reklamcı evimi aradı.
- The annoying advertiser called my house.
Binlerce insan, reklam yüzünden aldatıldı.
- Thousands of people were deceived by the advertisement.
Onlar satılık bir evleri olduğunu reklam ettiler.
- They advertised that they had a house for sale.
İlan vermek için yeterli param yok.
- I don't have enough money to advertise.
Reklam yapmak zorundasın.
- You have to advertise.
Tom satılık saksafonunun tanıtımını yaptı.
- Tom advertised his saxophone for sale.
Eğer satılık değilse, reklamını yapma.
- If it's not for sale, don't advertise.
Onlar televizyonda yeni bir ürünün reklamını yaptı.
- They advertised a new product on TV.