O hiç kuşkusuz yetenekli bir lider.
- He is admittedly an able leader.
Hiç kuşkusuz o bir güzel, ama onun hataları var.
- She is a beauty, admittedly, but she has her faults.
Hiç kuşkusuz o bir güzel, ama onun hataları var.
- She is a beauty, admittedly, but she has her faults.
O hiç kuşkusuz yetenekli bir lider.
- He is admittedly an able leader.
İtiraf etmek o kadar zor değildi, değil mi?
- That wasn't so hard to admit, was it?
Bir zamanlar terörist bir gruba katıldığını Mary'ye itiraf etmek zorunda kalması Tom'u cesaretlendirdi.
- It took Tom every ounce of courage he had to admit to Mary that he had once been part of a terrorist group.
18 yaşın altındaki çocuklar içeri alınmazlar.
- Children under 18 are not admitted.
O, altını çaldığını itiraf etti.
- He admitted that he stole the gold.
Korkarım o suçunu asla itiraf etmeyecek.
- I'm afraid he will never admit his guilt.
Horladığımı kabul etmek zorundayım.
- I must admit that I snore.
Tom'dan yardım isteme konusunda biraz tereddütlü olduğumu kabul etmek zorundayım.
- I have to admit I'm a little hesitant about asking Tom for help.
Admittedly, vandalism is a bit of problem.
the text does not admit of this interpretation.
he admitted his guilt.
to admit evidence in the trial of a cause.
the prisoner was admitted to bail.
the words do not admit such a construction.