That car salesman was a pretty off the wall kind of guy.
- O araba satıcısı oldukça acayip bir adam.
I have no idea what that guy is thinking.
- Bu adamın ne düşündüğü hakkında hiçbir fikrim yok.
The young men said that they would do it despite all of the difficulties.
- Genç adamlar tüm zorluklara rağmen bunu yapacaklarını söylediler.
Two men had their arms severed in Taiwan after a tug-of-war accident.
- İki adam rekabet kazasından sonra Taiwan'da kollarını koparttılar.
The man shot three birds with a gun.
- Adam bir silahla üç kuşu vurdu.
The old man opened the car window and aimed his gun at the bird.
- Yaşlı adam araba penceresini açtı ve silahıyla kuşa nişan aldı.
Jackson was a rough man.
- Jackson, kaba bir adamdı.
Tom Jackson is considered to be one of the most dangerous men in Australia.
- Tom Jackson Avustralya'daki en tehlikeli adamlardan biri olarak düşünülmektedir.
A man with a big dog came in.
- Büyük bir köpeği olan adam içeri girdi.
I saw the old man feed his dog chicken bones.
- Yaşlı adamın köpeğini tavuk kemiği ile beslediğini gördüm.
The gentle-looking old man got up and gave his hand to me.
- Kibar görünüşlü yaşlı adam kalktı ve elini bana verdi.
An old man came up and shook Lincoln's hand.
- Yaşlı bir adam geldi ve Lincoln'la tokalaştı.
No one wanted to insult these men.
- Hiç kimse bu adamlara hakaret etmek istemedi.
There were two people in it, one of her girl students and a young man.
- Onun içinde iki kişi vardı, onun kız öğrencilerinden birisi ve genç bir adam.
Tom is a likeable person.
- Tom sempatik bir adam.
Donald Trump is a famous business person.
- Donald Trump ünlü bir iş adamıdır.
Fred is a lazy fellow.
- Fred tembel bir adam.
For all his faults, he is a good fellow.
- Tüm hatalarına rağmen, o iyi bir adam.
Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
- Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
You're a gentleman and a scholar.
- Sen bir beyefendi ve bir bilim adamısın.
He described the man as a model gentleman.
- Adamı örnek bir beyefendi olarak tanımladı.
The old man was hard of hearing.
- Yaşlı adam duymakta zorlanıyor.
The policeman spoke to a man on the street.
- Polis bir adamla sokakta konuştu.
Once upon a time, in a place far away, lived an old man and an old lady.
- Bir zamanlar, uzak bir yerde, yaşlı bir adam ve yaşlı bir bayan yaşardı.
The lady tolerated the man.
- Kadın adama tahammül etti.
You're a gentleman and a scholar.
- Sen bir beyefendi ve bir bilim adamısın.
The gentle-looking old man got up and gave his hand to me.
- Kibar görünüşlü yaşlı adam kalktı ve elini bana verdi.
Is she a woman with a beard or a man with a woman's body?
- O sakallı bir kadın mı yoksa kadın vücutlu bir adam mı?
It was almost the perfect crime: we arrived at the scene, opened the trunk, killed the man and cleaned up the prints, but we forgot to hide the body.
- Neredeyse kusursuz cinayetti: Biz, olay yerine geldik, bagajı açtık, adamı öldürdük ve izleri temizledik, ama biz cesedi gizlemeyi unuttuk.
The man returned from his vacation full of beans.
- Adam tatilinden çok enerjik döndü.
Tom said he was mugged by three men.
- Tom, üç adam tarafından gasp edildiğini söyledi.
Say Goddess, what ensu’d when Raphael, / The affable Arch-Angel, had forewarn'd / Adam by dire example to beware / Apostasie,.
Second Adam from above,Reinstate us in thy love.
What splendid names for boys there are! / There's Carol like a rolling car, / And Martin like a flying bird, / And Adam like the Lord's First Word,.
Havva, Adem'e bilgi elmasını verdi.
- Eve gave Adam the apple of knowledge.
Adem'in yasak meyveyi neden yedi?
- Why did Adam eat the forbidden fruit?