Şehir daha fazla dinçlik ile canlandı.
- The city came back to life with more vigor.
O, kırk yaşındayken enerjisini kaybetmiş olduğunu söyledi.
- He said he had lost his vigor at forty.
Büyük annem 82 yaşında hâlâ enerjik.
- My grandmother is still vigorous at 82 years old.
Kölenin gururunu vardır; o sadece en güçlü despota itaat etmeyi kabul eder.
- The slave has his pride; he agrees to obey only the most vigorous despot.
Yaşını göz önünde bulundurursak, o çok güçlü görünüyor.
- He looks very vigorous, considering his age.