Bir aktörmüş gibi davranmak istiyorum.
- I wish to pretend to be an actor.
Çocuk gibi davranmaktan vazgeç.
- Quit acting like a child.
Ordu savaş sırasında bir dizi görkemli eylemlerde yer aldı.
- The army was involved in a number of brilliant actions during the battle.
O, yankesicilik eyleminde yakalandı.
- He was caught in the act of pickpocketing.
Çabuk hareket etmek zorunda kaldım.
- I had to act quickly.
Hemen hareket etmek zorunda kaldım.
- I had to act at once.
Avukat müvekkilinin yasal yollara başvurmasını tavsiye etti.
- The lawyer recommended his client to take legal action.
Ceza hukuku, ceza yasası olarak da bilinen, bir suç olarak sınıflandırılmış olan bir hareket için takibat gerektirir.
- Criminal law, also known as penal law, involves prosecution for an act that has been classified as a crime.
Daha akıllıca hareket etmelisin.
- You must act more wisely.
Japonya'da yaşayan insanlar Japon ülkesi anayasasına göre hareket etmelidir.
- The people who live in Japan must act according to the Japanese country constitution.
Kendimizi niyetimizle başkalarını ise davranışlarıyla yargılarız.
- We judge ourselves by our intentions and others by their actions.
Onun davranışları beni rahatsız ediyor.
- Her actions disturb me.
İşe git, çocuklarını okula gönder. Modayı takip et, normal hareket et, kaldırımda yürü, televizyon izle. Yaşlılığın için para biriktir. Kanunlara uy. Benimle birlikte tekrarla: Ben özgürüm.
- Go to work, send your kids to school. Follow fashion, act normal, walk on the pavements, watch TV. Save for your old age. Obey the law. Repeat with me: I am free.
Newton'un üçüncü hareket kanununa göre her eylemin eşit ve zıt tepkisi vardır.
- According to Newton's Third Law of Motion Every action has an equal and opposite reaction.
Aslında, bunu bilmem gerekir. Bir dakika bekle, hatırlamama izin ver, Kesinlikle! Radyum elementinin atom numarası 88'dir
- Actually, I should know it. Wait a minute, let me remember. Exactly! The atomic number of radium is 88.
Onlardan biri bir aktör, birini öldürme numarası yapacak.
- One of them is an actor, who is going to pretend to murder someone.
Aslında ameliyatı kim yaptı?
- Who actually performed the surgery?
O gerçekten üzgün değil; o sadece rol yapıyor.
- He isn't really sad; he's only acting.
Jane öğrencilerin sahnede iyi rol yaptıklarını gördü.
- Jane saw the students acting well on the stage.
Aktör oyunun büyük bölümünde sahnedeydi.
- The actor was on the stage for most of the play.
Onun yaklaşık yirmi yıldır bir oyuncu olduğu söyleniyor.
- She is said to have been an actress about twenty years ago.
Filmde oynamak ister misin?
- Do you want to act in a movie?
Aslında onu yapmak istemiyordun, değil mi?
- You didn't actually want to do that, did you?
Yaşlıları korumak için üzerimize düşeni yapmak amacıyla, bakım çalışmalarımız sırasında müşterilerimizi eğitmeye ve onlara göz kulak olmaya çalışıyoruz.
- To do our part to protect the elderly, we work to educate and watch out for our clients during our caregiving activities.
Tom ve Mary- beş perdelik bir trajedi Mary'nin en son otobiyografik çalışmasının başlığıdır.
- Tom and Mary - A Tragedy in Five Acts is the title of Mary's latest autobiographical work.
Aktör perdenin arkasından çıktı.
- The actor came out from behind the curtain.
Aktör oyunun büyük bölümünde sahnedeydi.
- The actor was on the stage for most of the play.
Bu belge aslında Tom tarafından yazıldı.
- This document was actually written by Tom.
Favori yaz etkinliğin nedir?
- What's your favorite summer activity?
Senin gözde etkinliğin nedir?
- What's your favorite activity?
O, Amerikan sahnesinde en iyi aktör oldu.
- He became the finest actor on the American stage.
Jane öğrencilerin sahnede iyi rol yaptıklarını gördü.
- Jane saw the students acting well on the stage.
Japonya'da yaşayan insanlar Japon ülkesi anayasasına göre hareket etmelidir.
- The people who live in Japan must act according to the Japanese country constitution.
Daha akıllıca hareket etmelisin.
- You must act more wisely.
Söze bakılmaz, işe bakılır.
- Actions speak louder than words.
Tom çok konuşan ve az iş yapan biridir.
- Tom is all talk and no action.
Fadıl harekete geçmek zorunda olduğuna karar verdi.
- Fadil decided he had to act.
Sami hayatını kurtarmak için harekete geçmek zorundaydı.
- Sami had to act to save his life.
Which act did you prefer? The soloist or the band?.
He's been acting Shakespearean leads since he was twelve.
This group acts on the circle, so it can't be left-orderable!.
He acted the angry parent, but was secretly amused.
I started acting at the age of eleven in my local theatre.
The pivotal moment in the play was in the first scene of the second act.
He was caught in the act.
Gravitational force acts on heavy bodies.
He acted unconcerned so the others wouldn't worry.
If you don't act soon, you will be in trouble.