You need immediate medical attention.
- Acil tıbbi mücadeleye ihtiyacın var.
People called for an immediate invasion of Cuba.
- İnsanlar Küba'nın acil işgali için çağrıda bulundu.
Tom has gone to Boston on urgent business.
- Tom acil bir iş için Boston'a gitti.
An urgent telegram brought her hurrying back to Tokyo.
- Acil bir telgraf onu Tokyo'ya aceleyle geri getirdi.
In case of an emergency, dial 110.
- Acil bir durumda, 110'u çevirin.
In case of emergency, call 119.
- Acil durumda, 119'u arayın.
We have something pressing to discuss.
- Tartışacak acil bir şeyimiz var.
Time is pressing, and quick action is needed.
- Zaman baskı yapıyor ve acil eylem gerekli.
Our company is going to be left behind too if we don't create an environment in which we can get instant Internet access.
- Acil internet girişi olan bir çevre yaratmazsak, bizim şirketimizde geride kalacak.