according to fact or truth; actually; truly; really

listen to the pronunciation of according to fact or truth; actually; truly; really
Английский Язык - Турецкий язык

Определение according to fact or truth; actually; truly; really в Английский Язык Турецкий язык словарь

right
hak

Sanırım sen haklısın. - I think you're right.

Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler. - Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.

right
{s} haklı

O, anladığım kadarıyla haklıdır. - The way I see it, he is right.

Kuzey Amerika'da işler, Her zaman müşteri haklıdır. prensibi ile yapılır. - In North America, business operates on the customer is always right principle.

right
doğrudan doğruya

Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir. - Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.

Bir bisiklet yolu doğrudan doğruya evimin önünden geçer. - A bike path goes right past my house.

right
dürüstlük
right
yanlış olmama
right
iyi

Neşelen! Yakında her şey iyi olacak. - Cheer up! Everything will soon be all right.

Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu. - The house looked good; moreover, the price was right.

right
yetki

Tamam, şimdi yetki bende. - All right, I'm in charge now.

right
sağ taraf

Sola dönerseniz, restoranı sağ tarafınızda bulursunuz. - Turning to the left, you will find the restaurant on your right.

Taro, annesinin sağ tarafında. - Taro is on the right side of his mother.

right
tutucu
right
düz

Sağcılar çoğunlukla düzenleyici mevzuatı sevmezler. - Rightists often dislike regulatory legislation.

Şu anda düzgün düşünemiyorum. - I can't think straight right now.

right
pek

Bu, kulağa pek hoş gelmiyor. - That doesn't sound right.

Pekala. Şimdi gidiyorum. - All right. I'm leaving.

right
doğruca

Tom doğruca Mary'nin tuzağına yürüdü. - Tom walked right into Mary's trap.

Tom doğruca bana baktı. - Tom looked right at me.

right
{f} doğrultmak
right
{s} dik açılı

Bu iki çizgi dik açılıdır. - These two lines are at right angles.

right
çok

Haklı olabilirsin, ama bizim çok az farklı bir görüşümüz var. - You may be right, but we have a slightly different opinion.

Tom şu anda bize yardım edemeyecek kadar çok yorgun görünüyor. - Tom looks like he's too tired to help us right now.

right
sağa

Sola mı yoksa sağa mı döneceğimi bilmiyorum. - I don't know whether to turn left or right.

O, sağa doğru keskin bir dönüş yaptı. - He made a sharp turn to the right.

right
{s} en uygun

Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu. - The house looked good; moreover, the price was right.

right
tam olarak

Bu tam olarak doğru değil. - That's not exactly right.

Bu tam olarak doğru değil. - That isn't exactly right.

right
(fiil) düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, derleyip toplamak, çeki düzen vermek, itibarını iade etmek
Английский Язык - Английский Язык
right
according to fact or truth; actually; truly; really

    Расстановка переносов

    ac·cord·ing to fact or truth; actually; truly; re·al·ly

    Произношение

Избранное