Diktatörün tüm yardımcıları ile ilgili mutlak sadakatı vardı.
- The dictator had the absolute loyalty of all his aides.
Tom mutlak bir dürüstlük insanıdır.
- Tom is a man of absolute sincerity.
Tom mutlak bir dürüstlük insanıdır.
- Tom is a man of absolute sincerity.
Tüm çalışanlarımdan mutlak sadakat istiyorum.
- I require absolute loyalty of my employees.
Öyle yapmak kesinlikle imkansızdır.
- It is absolutely impossible to do so.
Aşağı baktım ve kesinlikle söyleyecek hiçbir şeyim yoktu.
- I looked down and had absolutely nothing to say.
O katışıksız bir aptal.
- He's an absolute fool.
Tüm gün katiyen bir şey yemedim.
- I ate absolutely nothing the whole day.
Tüm çalışanlarımdan mutlak sadakat istiyorum.
- I require absolute loyalty of my employees.
O sadece kesinlikle inanılmazdı.
- It was just absolutely unbelievable.
Bu tam olarak aynı şey, sadece tamamen farklı.
- It is exactly the same thing, just absolutely different.
Her şekilde, kesinlikle mükemmelsin.
- You're absolutely perfect, in every way.
Benim sana tam güvenim var.
- I have absolute trust in you.
Daha fazla beklemek tam bir zaman kaybıdır.
- It's an absolute waste of time to wait any longer.
Philosophers differ in how they treat their Absolutes.
he more absolute the ruler, the more absolute the revolution will be which replaces him.
absolute beauty.
moral absolutes.
Absolute rights and duties are such as pertain to man in a state of nature as contradistinguished from relative rights and duties, or such as pertain to him in his social relations.