İnsan görevini yapmalı.
- One must do one's duty.
Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
- The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
Kanunlara uymak herkesin vazifesi.
- To obey the laws is everyone's duty.
Ben ebevenylerime yardım etmenin benim vazifem olduğunu hesaba katarım.
- I consider it my duty to help my parents.
İşi bitirmek sizin göreviniz.
- It's your duty to finish the job.
Senin görevin ülkeni bir yabancı işgalinden kurtarmak.
- Your duty is to save your country from a foreign invasion.
Bu mallar için gümrük vergisi yok.
- These goods are free of duty.
Bu mallar gümrük vergisinden muaftır.
- These articles are all exempt from duty.
Bu bir gümrüksüz-mallar mağazası mı?
- Is this a duty-free shop?
Burada gümrüksüz şeyler alabilir miyim?
- Can I buy things here duty-free?
Ödevsiz hak, imtiyazdır.
- A right without a duty is a privilege.
Bu mallar için gümrük vergisi yok.
- These goods are free of duty.
Vergi ödemenin bizim görevimiz olduğunu düşünüyorum.
- We think that it's our duty to pay taxes.