Ben koşuya gitmeden önce ayakkabılarımı her zaman sıkı bağlarım.
- I always tie my shoes tightly before I go jogging.
O, elimden sıkıca tuttu.
- She held on to my hand tightly.
Bu ayakkabılar çok dar. Acıtıyorlar.
- These shoes are too tight. They hurt.
Göğsümde tatsız bir daralma hissettim.
- I felt an uncomfortable tightness in my chest.