a section of land; an area of a country or other territory; a region

listen to the pronunciation of a section of land; an area of a country or other territory; a region
Английский Язык - Турецкий язык

Определение a section of land; an area of a country or other territory; a region в Английский Язык Турецкий язык словарь

part
parça

Bu fabrika, otomobil parçaları üretmektedir. - This factory manufactures automobile parts.

Müzik, hayatımın önemli bir parçasıdır. - Music is an important part of my life.

part
kısım

İngiltere'nin birçok kısımlarını ziyaret ettim. - I visited many parts of England.

Bu teori üç kısımdan oluşur. - This theory consists of three parts.

part
taraf

Üçüncü bir taraf olarak pozisyon almaya niyetliyim. - I intend to take my position as a third party.

Polis onu suçun bir taraftarı olarak görüyordu. - The police regarded him as a party to the crime.

part
kısmen

Kısmen sizinle aynı fikirdeyim. - I partly agree with you.

Tom onun kısmen hatası olduğunu kabul etti. - Tom admitted that it was partially his fault.

part
yarı

Yarın arkadaşım için doğum günü partisi vereceğim. - I'm going to give a birthday party for my friend tomorrow.

Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır. - Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.

part
ekseriya
part
görev

Tom zaten görevini yaptı. - Tom has already done his part.

Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum. - I try to do my part to help the community.

part
yan

Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi? - Who was at the party beside Jack and Mary?

Japonca öğrenmenin zor yanı nedir? - What is the hard part of learning Japanese?

part
{f} ayır

İş ortakları olarak on yıl sonra, yollarını ayırmaya karar verdiler. - After ten years as business partners, they decided to part ways.

Parti için sandalyeler ayırtıldı. - The seats were reserved for the party.

part
fasıl
part
ayrılmak

O, evinden ayrılmak istemedi. - He didn't want to part with his house.

Niçin ayrılmak istediğine dair fikrim yok. - I have no idea why you want to part with that.

part
{f} parçalanmak, ayrılmak; bölünmek
part
{f} tarakla ayırmak
part
(ial) parça (lı), kısmi
part
(fiil) ayırmak, tarakla ayırmak, ayrılmak, kopmak, elden çıkarmak
part
{i} parça, bölüm, kısım
part
{i} katkı. z. kısmen
part
{i} hisse, pay
Английский Язык - Английский Язык
part

the Faery knight / Besought that Damzell suffer him depart, / And yield him readie passage to that other part.

a section of land; an area of a country or other territory; a region

    Расстановка переносов

    a sec·tion of land; an ar·e·a of a coun·try or oth·er territory; a re·gion

    Произношение

Избранное